Güneş, kumsal, radikal İslam – Gülfer Akkaya

Çok değil bundan bir kaç sene evvel iki kadın İstanbul, Taksim’de yan yana yürüyor. Sohbet ederlerken yanlarına çarşaflı bir kadın geliyor. “Hanımlar ben sizi doğru yola getirmeye geldim. Siz kapanmamışsınız, ölünce cehennemde yanacaksınız.
Günahkârsınız. Kapanın. İşte bu da bildirimiz. Alın” der. Elindeki bildiriyi uzatır.

İki kadın önce neye uğradıklarını anlayamaz.  Günahkâra nasihatte bulunmanın görev olduğunu duyunca başlarlar tartışmaya…
Ya da kavgaya diyelim.

Kim bilir bu ve benzeri daha kaç olay yaşandı? Böyle hadiselerden bahsedince ortaya çıkıyor yalnız sizin başınıza gelmediği, istisna değil, organize işler olduğu.

Geçtiğimiz hafta yukarıda anlattığıma benzer bir iki hadise yaşandı. Biri Sakarya Karasu kumsalında, diğeri İstanbul Yenikapı Metro İstasyonu’nda.
Aydınlık gazetesinin haberine göre Yenikapı Metro İstasyonu’nda dağıtılan bildiri 72 madde. Tamamı kadınlarla ilgili. Yasaklar ve nasıl kocanın sözünden çıkmayarak hanımefendi olunacağını anlatan.
Bildirinin başlığı: “Allah ve Resulün istediği hanımefendi.” Hanımefendi. Kadın değil, hanımefendi, onun baş eğeni, ağzı var dili yok olanı. Uysal olanı. Erkeğin her dediğine gık diyemeyeni. İdeal kadın. Eş. Karı. Kimliksizleştirilmiş, şahsiyetsizleştirilmiş, emeğine, bedenine el konmuş olanı. Erkeklerin istediği şekle sokularak, yine erkeklerin beğenip, önümüze sürdüğü kadın kişi.
Aynı bildiri Sakarya sahilinde kadınlar denize girip, güneşlenirken de dağıtılmış. Şalvarlı, sarıklı, sakallı bir adam, peşine taktığı erkek çocukla, mayolu, bikinili kadınlara bildiri dağıtmış. Kapanın demiş. Millet haliyle tepki göstermiş.
Hürriyet gazetesi bunu haber yapınca medyanın nadide parçası Habervaktim “Hassas Müslüman Hürriyet’i rahatsız etti” başlığı ile haberi haber yapmış. “Dini bir görevi yerine getirmek isteyen duyarlı bir insanın plajda insanlara bildiri dağıtması Hürriyet zihniyetini rahatsız etti. Misyonerleri görmezden gelen zihniyet yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede duyarlı bir Müslümanın insanları uyarmasını garip durum gibi gösterdi.”
72 maddelik bildiride öne çıkan “nasihatler” şöyle: “Hanım tesettürlü olmalıdır. Kadın çalgılı düğünlere gitmemelidir. Yol ortasında insanların gezdiği yerlerde oturmamalıdır. Fal baktırmamalı, zorunlu olmadıkça alışverişi kocasına yaptırmalı, kocasından izinsiz dışarı çıkmamalıdır. Peruk takması, kürtaj yaptırması, kaşını aldırması, estetik yaptırması haramdır. Pantolon giymemelidir. Saçını erkekler gibi kısa kestirmemelidir. Yabancı erkelerle tokalaşmalıdır. Topuklu ses çıkaran ayakkabı, terlik, pantolon, ince çorap giymemelidir. Hanımının tesettürlü olmasını istemesi erkeğin hakkıdır. Müzik dinlemek haramdır. Kadın, kocasının gözü dışarıda olmaması için evinde en güzel kıyafetleri giymelidir. Kocası içki içiyor, namaz kılmıyor, kötü davranıyorsa dua etmeli ve sabretmelidir. Mirasta kadınlara 1, erkeklere 2 hisse verilir. Çalışmak haramdır.”

Kadınlar için helal ve sevap olan ne? Beyefendilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak köle hanımefendiler olmak.
Bu 72 maddelik bildiride yazanlar kadınlara yabancı gelmese gerek. Malum kaç yıldır başımızda olan Başbakan da benzer şeyleri yineleyip durmakta. Başı kapalı bacılar, yasaklanmaya çalışılan kürtaj, ulaşılması zorlaştırılan doğum kontrol yöntemleri, kadınları çalışma hayatından kopartıp eve kapatma, çok çocuk doğurtma, kadınların kılık kıyafeti, flört ve erkeklerle ilişkiler sık sık Başbakan tarafından da dillendirilmekte.
Hatta Başbakan’ın partisinin belediyelerinde ücret karşılığı kocaların cinsel hayatlarını renklendirecek, heyecanlarına heyecan katacak öneriler yapan yaşam koçları dahi mevcut. Kocanızın cinsel hayatı tek kadınla mı sınırlansın? Yok artık. Genci, olgunu, sarışını, esmeri, iri-küçük memeli onca kadın arasından birkaç kadını bizzat kendiniz kocanız için seçip, koynuna koyuverin. Nasılsa adamı tanıyorsunuz. Ne sever, nasıl sever biliyorsunuz. Yapıverin canım bir sürpriz. İdeal eş olmanın gerekleri var. Sevabı, hayrı cabası.
Bu bildiri ve kimi İslami cemaatlerin kadınlara önerdiği yaşam biçimine sanıldığının aksine muhafazakârlık diyemeyiz. Bu, radikal İslam’dır.
Cinsiyetçiliğin muhafazakârlıkla sık sık ilişkide olduğunu, ikisinin birbirini desteklediğini biliyoruz. Ancak burada sıralananların muhafazakârlıkla ilişkisi yok. Bu metinlerde kadınlar için önerilenler muhafazakârlığın çok ötesinde, radikal dinci öneriler. Bu önerilerin yanında muhafazakârlık naif kalır desek abartmış olmayız.
Muhafazakârlık değişimi istemez, değişime karşıdır. Hele radikal değişimlere daha karşıdır. O, mevcut toplumu, toplumun sosyal ve kültürel yapısının korunmasını savunur. Bunun için vardır.
Mesela muhafazakârlık ahlakçı olmayı tavsiye eder ancak radikal bir dönüşü savunmaz.
Muhafazakâr dincilerin yaşam kriterlerini, kadınların sosyal hayat içinde yer almasını vb. göz önüne aldığımızda radikal İslamcıların muhafazakârlığa bile karşı olduklarını belirtmek hatalı olmaz.
Cinsiyetçi radikal İslam, mevcut toplumda kadınlar aleyhine kökten değişikliklerle yapılacak bir toplumsal dönüşümü hedefler. Oysa muhafazakârlık radikal dönüşümleri değil, olanı korumayı, muhafaza etmeyi savunur.
Aralarında fark olsa da biz kadınlar açısından hepsi kabul edilemez cinsiyetçi sosyal yapılar önermekte. Cinsiyetçi radikal İslam, şimdiye kadarki tüm iktidarlarda olduğu gibi, AKP iktidarında da kadınlar için önerdiklerini, cemaatlerinin etkisi altında olan alanda ellerinde geldiğince yaşama geçirmeye çalışıyor. Şimdi AKP iktidarı ile elleri çok güçlü ve daha yayılmaya çalışıyorlar.
Erkeklere köle yapmaya çalıştıkları bizim bedenimiz. Yok etmeye çalıştıkları bizim onurumuz, irademiz, kimliğimiz. Harcamaya çalıştıkları bizim hayatımız. Üzerine oturdukları bizim emeğimiz.
Cinsiyetçi muhafazakârlığın da, cinsiyetçi radikal İslam’ın da kadınlar açısından panzehri feminizmdir. Kurtuluşumuz için tek yol feminist mücadele.
Birgün Gazetesi

Yoruma kapalı