CHP-MHP’nin kendisinden bekleneni yapıp milliyetçi, muhafazakar, mütedeyyin bir Cumhurbaşkanı adayında anlaşması, demokratikleşmeye sermaye seçenekleri dışında bir yoldan yürünebileceği iddiasını güçlendirmiş oldu.
Yerel seçimlerde sendeleyen “hele bir AKP’yi devirelim, sonrasına sonra bakarız” anlayışı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken kendisi devrildi. Sarıgül’e, Mansur Yavaş’a, Lütfü Savaş’a rağmen CHP’yle birlikte bir yol alınabileceğinden umudunu kesmeyenler Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesiyle umutlarını yitirmiş görünüyor.
‘Yitirmiş görünüyor’ diyorum zira hala ne olursa olsun demokrasi yolunun ancak CHP’yle birlikte açılabileceğini iddia edecekler olacaktır. Bu düşünme sistematiğinin altında “sosyal demokrasi gelişirse, sosyalist hareket de gelişir” yanlış belirlemesi var. Oysa gerçeklik tam tersidir! Sosyalist hareket gelişirse sermaye önünü almak için sosyal demokrasiyi devreye sokar!
Bu ayrı bir tartışma konusu, bir kenara bırakalım.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığıyla sermayenin adaylarıyla, ezilenlerin ve emekçilerin adaylarının açık ve çıplak bir biçimde karşı karşıya gelme imkanı ortaya çıkmış oldu. Mevcut siyasal denklem içerisinde 2. turda ne olacağının bizler açısından hiçbir önemi yok. Şimdi önemli olan 1. turda en geniş demokrasi, emek ve özgürlükler cephesini bir araya getirecek bir ön çalışmayla belki de Türkiye siyasi tarihinin en geniş demokratik ittifakını görünür kılma imkanı yakalamış durumdayız.
Ve bu potansiyel imkanın gerçeğe dönüştürülmesinin vebali, sorumluluğu en çok HDK/HDP’nin omuzlarındadır. Şimdi hiçbir büyüklenmeye, komplekse, aceleciliğe, öznelliğe kapılmadan tüm demokrasi, emek ve özgürlük güçlerine “gelin, sermayenin AKP ve CHP-MHP-Cemaat ittifakı adaylarına karşı ortak bir aday belirleyelim” demek zorundayız.
Daha önceki tespitlerimize, gözlemlerimize ve çeşitli ortaklaşma girişimlerde aldığımız cevaplardan çıkardığımız sonuçlara takılı kalamayız. Bir önceki dönemin dengelerinde, tespitlerinde birlikte davranma imkanı bulamayıp kendileri olarak ya da başka güçlerle siyasi denklemler kuran tüm devrimci demokrasi güçlerinin, demokratların ortak davranma imkanı (hatta zorunluluğu!) ortaya çıkmıştır. Şimdi HDK/HDP’de olan olmayan tüm ezilen, sömürülen emekçi, demokrat ve devrimcilerin, DHF’nin, ÖDP’nin, Halkevleri’nin, TKP’nin, EHP’nin, diğer devrimci –demokrat kurum, çevre ve bireylerin, demokrat Alevilerin, AKP’nin hegemonyasından kurtulmayı başaramamış yoksul, demokrat Müslümanların, CHP’nin içerisindeki gerçek demokratların, muhafazakarlığın ve cinsiyetçiliğin cenderesi altındaki kadınların, gençlerin, özgürlükçülerin “gelin, yeni Türkiye’yi hep birlikte kurmaya başlayalım” deme zamanı. Bu imkan çok ama çok güçlenmiştir.
HDK/HDP’nin bir süredir çeşitli emek ve demokrasi örgütleriyle, siyasi parti ve çevrelerle bu görüşmeleri sürdürdüğünü, hatta ikinci tur görüşmelere geçtiğini biliyoruz. HDK/HDP’nin planı bu görüşmelerden hafta sonu gerçekleşecek kongresine kadar bir sonuç almak ve kongrede cumhurbaşkanı adayını açıklamak yönündeydi. İhsanoğlu’nun adaylığıyla yeni bir durum ortaya çıkmıştır. Bu yeni durumla beraber HDK/HDP de planını yenileyebilir, yenilemeli… Cumhurbaşkanı adayımızı kongremizde açıklamak zorunda değiliz. Hatta potansiyel geniş ittifak zeminini gerçekleştirebilmek için ortak adayın HDK/HDP konferansında değil bağımsız bir aday açıklama etkinliğinde duyurulması daha da isabetli olabilir. Bu güne kadar “karşılıklı yoklamalar” biçiminde devam eden görüşmelerimizi yoğun bir mesaiye dönüştürebilir ve hızla ortak bir cumhurbaşkanı adayı belirleyebiliriz.
Tüm gelişmeler bir kez daha Batı’daki demokrasi, emek ve özgürlük güçleriyle Kürt halk hareketinin birlikte mücadelesinin zorunluluğunu işaret etmiştir. Her iki taraf da birbirilerinin hassasiyetlerine, zorluluklarına, ihtiyaçlarına dikkat ederek önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turunda sermayenin kırk katır, kırk satır seçenekleri dışında bir yolu açılabilir. Bu ittifak şayet birinci turda anlamlı bir halk desteğini arkasına alabilirse ikinci turda kimin ne yaptığı/yapacağı tali bir mesele olarak kalacaktır. Ve o andan itibaren bizim asıl gündemimiz bu başarılı ittifakı nasıl kalıcılaştırıp, büyüteceğimiz olacaktır.
18.06.2014