Dün gazeteleri okudunuz mu? Hopa Kemalpaşa Özerk Bölgesi’nin aldığı kararlar çok önemliydi. Kemalpaşa’daki Çaykur Fabrikası’nın bahçesindeki toplantıları 65 gündür devam ediyordu. Önce, çıkan kararları okuyamayanlar için özetliyim. Bölgede artık hiçbir HES olmayacak. Bütün inşaatlar bugün itibari ile durduruluyor ve inşaatı bugüne kadar sürdüren şirketlerden doğaya verdikleri zarar nedeniyle tazminat talep ediliyor. Bu inşaatlardan sadece bir tanesi çevreye verdiği zararların gelecek nesillere gösterilmesi için saklanacak ve Şükrü Ekinci Çevre Soykırım Müzesi adı verilecek. Hatırlarsanız Şükrü Ekinci Ağustos 2010’da Fethiye Göltaş Hidroelektirik Santrali’nde çalışırken yaşamını yitiren bir işçiydi. Hopa Kemalpaşa Özerk Bölgesi başta su olmak üzere yerel kaynakların ve değerlerin hiçbir zaman devredilmeyeceğini temel anayasa kuralı olarak benimsemişti. Kendi nehirlerinde kurmaya başladıkları derelerin yapısını bozmayan elektrik dinamolarıyla önümüzdeki aydan itibaren bütün bölgede elektrik bedava olacak.
Hopa Kemalpaşa Özerk Bölgesi’nin diğer önemli kararlarından biri sürdürdükleri anadilde eğitim, Hemşince ve Lazca’nın dışında Türkçe’nin de ikinci dil olarak eğitimde yerini almasıydı. Bu arada tartışmalar sürdürülürken kurulan eğitim konseyinde, 12 yaşından küçüklerin de doğrudan söz hakkı talebi kabul edildikten sonra toplantının çoğu, eğitimin temel unsurları olan onlar tarafından belirlendi. Eğitimin duvarlar arasında hapsedilmesinden geçen yıl vazgeçen özerk yönetim, başta Çaykur binası olmak üzere, şehir stadını ve köy meydanlarını ortak eğitim alanı olarak değerlendiriyorlardı. Bu arada çoğunlukta küçüklerin oylarıyla kendi eğitim saatlerinin yüzde 70’i futbol oynamaya ve horon çekmeye ayrıldı. Kızlar futboldaki kota uygulamasının devamını ve takımların en az yüzde 30’unun kadın olmak zorunda olduğu kararını verdiler. “Eğitim ve hayat iç içedir” kuralıyla hareket eden Kemalpaşa Özerk Yönetimi, zaten bütün eğitimin sadece yüzde 20’sini teorik olarak sürdürmekte.
Brezilya Topraksız İşçi Hareketi (MST) ile yapılan işbirliği ile 3 yıldır sürdürülen “Eleştirel Pedogojik” eğitimin özgürleştirici pratiğin parçası olarak devamına karar aldılar. Biliyorsunuz zaten son iki yıldır, öğrenmeye ilişkin hiçbir işe yaramadığı tespit edildiğinden sınavlar kaldırılmıştı. Dolayısıyla iki yıldır hiç kopya da çekilmemekte.
En uzun toplantı çay üreticileri ile çay fabrikası işçilerinin ve kooperatiflerinin yaptıkları toplantılar oldu. Ne kadar çay yetiştireceklerine, nasıl üreteceklerine ve nasıl dağıtacaklarına dair kararları aldılar. Bu toplantılara en fazla çay tüketicisinin bulunduğu İstanbul, İzmir ve Ankara özerk bölgeleri tüketici kooperatifleri delegeleri de katıldı. İşçilerin iş saatleri bir kez daha düşürülerek fabrikaya 200 yeni işçi alındı. Tabii ki işçi ücretleri yine düşmüyor. Son iki yıldır kendi çayını doğrudan tüketiciye sattıklarından itibaren işçiler ve üreticiler eski gelirlerinin 2 misli gelir elde etmekteler. Artık eğitime ve sağlığa da ödeme yapmadıklarından bu gelirlerin çoğunu seyahatlerinde kullanıyorlar.
Bu toplantının sürdüğü 65 gün süresinde Çaykur Fabrikası duvarlarında 5 resim, 7 fotoğraf sergisi vardı. Geceleri Kemalpaşa Film Festivali’ne katılan filmler gösterildi. 21 tane düğün yapıldı ve 11 tane sünnet düğünü. Neredeyse her saat horon tepildi. Bir de fabrikanın kapısına konulan eski seçim sandıkları büyük ilgi gördü. 3 yılda, 5 yılda bir kullanılan oy ile yapılan seçimlere, referandumlara, karikatür demokrasilere kahkahalarla gülündü.
* Demokratik özerklik, Hopa’da kaybedilen(!) seçim tartışmaları üzerine 3 yıl önceki ‘yeni’ bir ‘Dünyanın Sokakları’ yazısını hatırlatmak istedim.
Bu yazı Özgür Gündem Gazetesi’nden alınmıştır.