Geçtiğimiz hafta yapılan 2014 Mart seçimleri birçok açıdan öğreticiydi. “AKP gitsin de” zemininde politika yapmanın, saf tutmanın kendisine sol, sosyalist, demokrat diyenler açısından nasıl bir çıkmaza neden olduğunu göstermesi açısından ibret verici oldu bu seçimler.
Daha çok konuşup tartışacağız bu saflaşmayı. Şimdi anımsamıyorum, bir yerde okumuştum bu tutumun yeni bir “Yetmez ama evet” faciası olduğunu. Açıkçası bu fikre katılıyorum. Ancak mevcut saflaşmanın çok daha kötü olduğunu da belirtmek isterim.
Bakalım yeni sağcılaşma tusunamisinin bedelleri neler olacak?
Kadınlar, kadın adayları tercih etmedi
2014 seçimleri kadın adayların en yüksek sayıda katıldığı seçimler oldu. Bunun nedeni Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Barış ve Demokrasi Partisi’nin gösterdiği kadın adayların eşit temsili ilkesiydi. Eşbaşkanlık, eşit temsil ve fermuar sisteminin varlığı, her iki partiden neredeyse yarı yarıya kadın adayların katıldığı bir seçimi yaşamamızı sağladı.
Bu, tüm kadınlar için çok önemli bir kazanım. Zira siyaset diğer partiler için de kazanılan bu zeminin üzerinde şekillenecek önümüzdeki dönem.
Ancak ne yazık ki seçimlerde kadınlar, kadın adayları sahiplenmedi. Nedeni basit. AKP ve CHP-MHP-Gülen kutuplaşması arasına sıkıştırılan, yerel politikalar yerine tek hedefini AKP’yi gönderme retoriği üzerine kuran kutuplaştırma siyaseti kadın seçmenleri de bu kutuplaştırmanın tarafı yaptı.
Oysa olacaksa bir kutuplaştırma kadınlar lehine olan kadın-erkek kutuplaştırması olmalıydı. Kadınlar, kadın adaylarıyla, kadınlar lehine yönetilecek yereller için mücadele etmeliydi. Belki de kadınlardan erkeklere tek bir oy dahi gitmemeliydi.
İlk bakışta abartılı gibi görünse de bu tutum, demokratların, solcuların, sağ partilerin arkasına dizilmesinden daha fantastik olmadığı görülecektir.
AKP’nin gönderilmesi kadınların esas meselesi oldu. Ama AKP, erkeklerin ve cinsiyetçi partilerin kendi çıkarları açısından toplumu kutuplaştırdıkları, bu kutuplaştırmada bile kadın lehine politikaların esamesinin okunmadığı, kadın adayların neredeyse yok denecek oranda aday gösterildiği erkek egemen partilerce gönderilmeye çalışıldı.
Gönderilemedi. AKP ancak demokrasi, özgürlük, halkların kardeşliği, kadınların eşitliği ve kendi kendisini yöneteceği yerel politikalarla etkisiz ve gereksiz ilan edilip gönderilebilirdi.
Oysa kutuplaştırmayla kadınlara sunulan ya kırk katır, ya kırk satır politikası, başta AKP olmak üzere CHP-MHP-Gülenci kadın karşıtı cepheyi iyice güçlendirildi. Şurası açık değil mi? Kadınlar için İstanbul’da ister Mustafa Sarıgül kazansın, ister Kadir Topbaş. Hangisinin kadınlara faydası var? Ankara’da ister Melih Gökçek kazansın, ister Mansur Yavaş. Kadınlar için ne değişecek?
Bu dört erkeğin dördü de belediye başkanlığı yaptı, ikisi daha yapacak. Açıkça soralım; belediyelerinde kadınlar için neler yaptılar? Kocaman bir hiç.
Peki, kadınlar neden hiç sorgulamadan, canhıraş halde bu adamlara koşa koşa oy verdiler? Biz kadınların bunun üzerinde uzun uzun düşünmeye ihtiyaç var.
Kadınlar, batıda bin türlü zorlukları aşıp aday olan kadınlara yeterince sahip çıkamadılar. Onun yerine milliyetçi, şovenist söylemin yükseltildiği cinsiyetçi hatta ikna oldular. Faşist, sağcı, şovenist, kadın karşıtı belediyecilik deneyimlerini bildikleri erkekleri desteklediler.
Kazanan kadınlar da var
Neyse ki her yerde kaybetmedik. Kadınlar Fırat’ın batısında kaybetti ama doğusunda kazandı. Kazananlar Kürt kadınlar oldu. Kürt kadınların kazanmasının nedeni kadınları aday gösteren partilerinin olmasıydı. Daha önemli bir şey var; kadınların kendi örgütlenmelerinin olması.
Kadın örgütlenmesiyle parti program ve tüzüğü hazırlanıyor, kaç kadının, nerede, kaçıncı sırada aday gösterileceği kadınlarca belirleniyor.
Kürt kadınlar, geldikleri nokta nedeniyle kadınların kenetlenmesine, dayanışmasına ve kadınların yöneteceği kentlere inandılar. Kadınlara oy vererek sahip çıktılar bu inançlarına. Ve onlarca kadının seçilmesini sağladılar.
Erkeklere değil, kadınlara inandılar ve desteklediler. Hepimizin yüzünü güldürdüler.
Bizler de batıda kadınlara inanabilirdik. Aday olan kadınları destekleyebilirdik. Kazanamasak bile kadınları desteklemenin bir mesajı olacaktı kazananlara ve erkeklere. Şimdi o da yok.
Bu yakada yine kadınlar yan yana değil, yine kadınlar yalnız ve yine kadınlar erkeklerin arkasına dizildi. Bunun hepimiz için ağır bedelleri olacak.
Erkeklerin kadın bedeninin denetimi, dayak, hakaret, eve kapatma, ucuz ve sosyal güvencesiz çalıştırma, çok çocuk, aile, baba, koca baskısı…
Erkekler kadınları öldürmeye, tecavüz ve taciz etmeye devam edecek. Seçimlerden bu yana kaç kadın öldürüldü? İnsanın içi yanıyor.
Ve daha neler, neler… Bazen yazmaktan, konuşmaktan bile yorgun düşüyor insan.
Ama hep bir umut var. O umut; kadınlara burun kıvırmamak, kadınlara inanmak, kadınları sevmek ve birbirimize sahip çıkmak.
Kadınları ancak kadınlar anlar ve kurtarır. Erkeklere verdiğimiz desteğin birazını bile kadınlara versek, hayatlarımızın nasıl değiştiğine hep birlikte tanıklık edeceğiz.
Kazan tüm kadınlara başarılar diliyorum. Avaz avaz bağırarak yineleyelim: Biz kadınlar, kadınları gözeten, pozitif ayrımcı belediyeler görmek istiyoruz. Ölmek değil, yaşamak istiyoruz. İnsanca… Bildiğimiz, istediğimiz gibi…
Birgün Pazar Eki – 06.04.2014