Sermaye AKP ve CHP üçgenine Gramscici bir bakış – Sarphan Uzunoğlu

Yerel seçimlerin ‘yerel’ gündemini fazlasıyla aşan, New York Times’daki bir makalede ‘soap opera’ (bir nevi pembe dizi) olarak tanımlanan kasetten gündemimiz birçok açıdan Türkiye’deki sermayeyi de etkiliyor. Olaylara ‘temiz’ bir şekilde bakmak için rakamlara bakmakta elbette fayda var. Ama küçük bir örnekle başlamanın sakıncası yok. 17 Aralık 2013 tarihindeki operasyondan bu yana Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş son iki aydaki kur farkından dolayı toplam 123 milyon lira zarar ettiler. Her biri birer ‘şirket’ olan ‘üç büyükler’ ve onların 123 milyon liralık zararının, borsada ve sanayiide birçok şirketin üretim ve tüketim hacminin yanında oldukça küçük olduğunu anımsayarak başlayalım.

Sendika.org’da Şubat ayının başında Mustafa Peköz imzasıyla yayınlanan yazının ekonomik krizin olasılıkları üstüne tezi şöyleydi:

Türkiye’nin ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya kalması sürecine girmesinin iki temel noktası bulunuyor. Birincisi küresel sermayenin Türkiye’ye yönelik politikalarıdır. İkincisi ise Türkiye’nin içerisine girdiği iç politik krizin arka planında ekonomik ilişki ağların yarattığı ittifaklardır. (Peköz, M.)

Birinci teze dair argümanlar aslına bakılırsa Recep Tayyip Erdoğan ve O’nun Gezi’den bu yana sürdürdüğü ‘faiz lobisi’ kavramıyla benzerlik gösteriyor. Ekonomik ilişki ağlarının yarattığı ittifaklara geldiğimizde ise AKP ve etrafında kümelenen ‘sermayenin’ ve İran’dan uzanıp çok ciddi bir hatta uzanan ve ‘ambargo delme’ niteliğindeki büyük ticaret ağının kastedildiği ortada. Bu bağlamda ekonomik krizin uluslararası boyutunun Türkiye’de ‘yolsuzluk’ olarak görülen ama AKP’nin berbat bir diskurla ‘devletin parası çalınmamıştır’ diyerek yolsuzluk adından kurtarmaya çalıştığı bir boyutu olduğu bir esas olarak göz önünde bulundurulmalıdır.

AKP’nin ‘uluslararası sermayenin’ defterinde eskisi kadar esamesinin okunmamasının, Financial Times, New York Times, Guardian gibi yayınlarda sık sık AKP’nin totaliter politikalarını ve Başbakan’ın mevcut siyasi duruşunu eleştiren yazıların çıkmasının Başbakan’ın ve AKP’nin kötü PR’ından ibaret olmadığını söylemek şart. Öyle ki, AKP iktidara geldiği günden bu yana istikrarlı bir şekilde AKP’yi ve vizyonunu öven yayınlar yapan özellikle ‘finans medyasının’ çektiği destek birçok anlama geliyor ve Türkiye’deki sermaye de bu mesajı almışa benziyor.

TUSKON başta olmak üzere Cemaat’e yakın sermaye için AKP’nin birçok açıdan kapatılmış bir defter olduğu ortada. Cemaate bağlılıklarını açıklamış olan birçok işadamı için AKP artık bir ‘olağan düşman’, zaten bunun için ‘finansal parametrelere’ bakmak gerekli bile değil.

Türkiye Cumhuriyeti’nin geleneksel sermayesi ise açık bir şekilde CHP ile dirsek temasını koruyor gibi görünüyor. Gezi söyleminden gün geçtikçe uzaklaşan, 90′lar siyasetine ve 90′lar sağcılığına göz kırpan yeni CHP kadroları ve aralarına karışan demokrat kadroların ulusalcıları da aralarında yoğunlukla barındırarak bir koalisyon tipiyle AKP’ye karşı seçimlere doğru yürüdüğü ortada. Ancak CHP mevcut haliyle sermayenin hayalindeki parti değil. Zira, Gramsci’nin aşağıdaki tanımına bakarak bu konuda akıl yürütmenin faydası olabilir:

Sorun büyük sanayicilerin kalıcı öz siyasal partilerinin olup olmadığıdır. Sanıyorum ki, cevap olumsuz olacaktır. Büyük sanayiciler gerektiğinde, varolan tüm partilerden yararlanırlar, ama kendi öz partileri yoktur. Dolayısıyla bunlar herhangi bir biçimde ”agnostik” ya da ”apolitik” değildir: çıkarları, siyasetin satranç tahtasındaki şu ya da bu partiyi gerektiğinde kendi araçlarıyla güçlendirerek belli bir dengeyi sürdürmektir. (Gramsci, 55)

CHP şu anda aynen Gramsci’nin bahsettiği o sermayenin ‘kendi araçlarıyla güçlendirerek dengeyi sağladığı’ parti profilinde. Mevcut anketler ne kadar doğruyu yansıtır bilinmez; ama toplumda CHP’nin bir yükseliş trendinde olduğu aşikar. Hatta birçok sosyalist dahi (!)  sermayeyle farklı nedenlerle olsa da CHP’ye yerel seçimlerde verilecek desteğin AKP’yi zayıflatmanın yegane yöntemi olduğu konusunda birleşmiş durumdalar, hatta bu destek adayları Sermaye’ye patronların tek tek adını vererek saldıran HDP’li eşbaşkan adaylarını ihanetle suçlamaya varmış bir durumda.

Bu bağlamda sermayenin seçimlerde sonucu ‘dengeleme’ politikasından çıkan şeyin ‘zayıflayan’ bir AKP olduğu tahminiyle yola çıkarsak CHP’nin ‘dengeleme unsuru’ olarak görevini yerine getirmesi için anaakım medyanın önde gelen kalemlerinin HDP ile AKP’nin gizli bir ittifak içinde olduğuna dair algı yaratma ve ‘ANTİ-KÜRT’ politika ekseninde AKP ve HDP’yi bir taşla iki kuş gibi vurma çabaları da gözden kaçmıyor. Keza sermaye, Türkiye’yi yöneten ikili bir sistemi (etkisiz elemanlaşan MHP dahil olsa da) kendine daha yakın görüyor. Neoliberal CHP yahut Neoliberal AKP onlar için ‘yeter’ konumunda.

Peki AKP neden yetemedi sorusuna ise Korkut Boratav Hoca cevap versin:

Ancak, neo-liberal programların bir boyutu, emek-sermaye ilişkilerinin ötesine gider. Bu öğe, siyasi iktidarlarla sermayenin farklı kanatları arasındaki bağlantıları “tarafsız” kılmayı hedefler. Böylece; örneğin yerli veya küçük şirketlerin, uluslar-ötesi veya büyük sermayeye karşı kayırılması; siyasetçilerle iş çevreleri arasında ayrımcı uygulamaları önlenecektir.

”Tarafsız” ve ”ekonominin tüm öznelerine” yedirmeyi vaat eden ulusal ve uluslararası ağ, gün itibariyle AKP’nin elinden açık bir biçimde kaymış durumda. Mevcut hâliyle AKP hem ulusal anlamda bir ‘ikna mekanizması’ oluşturmaktan, hem de ekonomik aracı rolünü doğru götürmekten aciz. AB’ye yönelik reformlara dair tembellikleri de karnelerindeki kırık notlardan biri konumunda.

Bu bağlamda Cumhuriyet Halk Partisi’nin Gezi’yi ikinci plana atıp neoliberal belediyeciliğin ‘baş figürlerinden’ biriyle çıktığı yolculuk hiçkimseyi şaşırtmamalı. Kurucu parti, sermayenin en güvendiği ama biraz yaşlı atı olarak ahırdan çıkarılıp tekrar sahalara sürülüyor. Maksat, rekabet kızışsın!

Boratav, K. AKP, İktidar ve Sermaye. Online okunabilir.

Gramsci, A. Sanayiciler ve Tarımcılar. Modern Prens. Dipnot Yayınları.

Peköz, M. AKP-Cemaat savaşının ekonomik boyutu: Bank Asya operasyonu geliyor.Online okunabilir.

Yoruma kapalı