AKP Muhafazakarlığının Kilit Taşı: “Kutsal Aile” – Ebru Yıldırım


3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara gelen AKP, Türkiye politik hayatına kendisini “muhafazakar demokrat” olarak tanıttı. Kemalizm ve devletle gerilimli ilişkinin sembolü haline gelmiş türban ve diğer dinsel talepler AB’nin bireysel hak ve özgürlükler terminolojisi üzerinden dillendirilerek AKP bir yandan radikal İslamcılıktan arınmış, diğer yandan da modern kapitalist dünya ile uyum halinde bir parti izlenimi vermiş oldu. 1. Cumhuriyet’in kurum, gelenek ve uygulamalarını tasfiye sürecinde dayanacağı evrensel referans olarak liberal politikalara yaslanabilme şansını böylece edinmiş oldu.

Kendi öncülleri olan sağ parti ve politikaların popülizmini devam ettiren AKP, bir yandan ekonomik koşulları giderek kötüleşen halkın önemli bir kısmının kendisine minnet duymasını sağlayacak sadaka ekonomisini devreye sokarken, diğer yandan Türkiye sağının kimi sembol ve söylemlerini yeni bir tarzla dolaşıma soktu. Millet ve iman merkezli söylemden ödün vermeksizin yürüttüğü popülist ekonomik politikalar neoliberalizme giden yolu daha kolay almasında önemli bir etken oldu. Okullarda “ücretsiz” kitap dağıtımından, her semte spor merkezlerine; yoksula marketlerde alışveriş etmesini sağlayan kuponlardan, duble yollara uzanan “hizmet’’ söylemini, “bir aile olarak millet” anlayışı ve toplumsal düzenin korunmasına kutsallık atfeden yaklaşımla birleştirdi. Zaten muhafazakarlık da, modernizasyon sürecinde toplumu bir arada tuttuğuna inanılan aile, gelenek-görenek ve din gibi kurumların korunmasını ve bu kurumların modernlikle birlikte yaşayabileceğini salık verir. Türkiye topraklarında ise AKP, muhafazakarlığı Sünni İslam tarafından biçimlendirilen bir bakış olarak toplumda dolaşıma soktu ve günlük yaşama egemen kılmaya yöneldi.

AKP muhafazakarlığı, kapitalist toplumun ayrılmaz bir parçası sayılan aileyi, İslami normlar üzerinden tahayyül edilen “kadınla erkeğin eşit değil tamamlayıcı olduğu” erkek egemen aile tipi olarak karşımıza çıkarmaktadır. AKP’nin öngördüğü millet/toplum kavramları da, ideal olduğu var sayılan aile ile özdeş olarak sunulur; herkesin birlik ve bütünlük içinde yaşadığı, geleneklere-göreneklere saygı gösterdiği ve sorun varsa bunun kendi içinde halledildiği, dışarıya mutluluk tablosu çizildiği geniş/erkek egemen bir tasavvur olarak karşımıza çıkar. AKP Kürt sorununa da, kadınların, gençlerin, sınıfın taleplerine de o tarif ettikleri ailenin “baba” figürü olarak bakmakta; neoliberal politikaların Türkiye uygulayıcısı olarak “sorun” çıkaran çocuklarına ve karısına “İslami referansların uygun gördüğü ölçüde” şiddet uygulamaktadır. 2002 seçim beyannamesinde bunu açıkça şu şekilde ifade etmiştir:
“Milletimizin tarihsel tecrübe ve birikimini geleceğimiz için sağlam bir zemin olarak gören AK PARTİ, muhafazakardır. Türk toplumu, bu coğrafyada ortak bir kaderi paylaşan, acı-tatlı hatıraların birleştirdiği büyük bir ailedir. Bu ailenin kimliğini oluşturan değerlerin, çağdaş gelişmeler ışığında yeniden üretilerek devam etmesine imkan hazırlanacaktır.”

Milletin aynı değerleri paylaşan bireylerin oluşturduğu geniş bir aile olarak tasavvur edilmesi neoliberal dönemde iyice keskinleşen sınıfsal eşitsizliklerin, kadın cinayetlerinin, Kürt kalkışmasının, nefret cinayetlerine kurban giden LBGTT bireylerin taleplerinin üstünü örtmekle kalmamakta aynı zamanda bu sorunlara ilişkin örgütlenmenin hatta bu sorunları dile getirmenin bile gayri meşru ilan edilmesine zemin hazırlamaktadır.

Bugün AKP “ortak İslami kültür” eksenli bir dil ile etnisite merkezli olmayan “millet” algısını yaygınlaştırmakta; bu eksendeki dil, milletin ortak mazisi olarak İslam’ın şahlanışını temsil eden Osmanlı geçmişini işaret etmektedir. Böylece AKP, önceki iktidarlardan farklı olarak Türkiye’yi Osmanlı dönemindeki itibarlı ve kudretli günlerine döndürmeye soyunmuş bir parti olarak kendisini sunar. Dış politikada uygulamaya koymaya kalkıştığı hat ve dil de bu soyunmanın pratiğidir. Eskiden Osmanlı’nın hakim olduğu coğrafyalara da özel bir alaka göstermesinin sebebi buralarda oynamaya soyunduğu liderlik rolü ile ilgilidir. Dolayısıyla neoliberal ekonominin temel uygulamaları ve dış politikadaki saldırgan tutum “millete hizmet etmenin” ve onun çıkarlarını (ailenin çıkarlarını koruyan Osmanlı tipi baba) diğer milletler (aile dışındakiler) karşısında korumanın bir aracı olarak topluma sunulmaktadır.