Yoğun günler geçiyoruz, İşçilerin her geçen gün topluca katledildiği, Kobanê direnişinin evrildiği nokta ve getirip götürdüklerinin, sokak eylemliliklerinin yanı sıra bir de diğer mücadele alanımız olan üniversitelerde Işid yanlıları ve polis işbirliği ile gerçekleşen faşist saldırıların içinde bulunuyoruz. Üniversite mücadelesinde yeni dönemde üzerimize düşenleri tespit etmek ve harekete geçmek için neler yapabileceğimizi konuşmanın zamanı geldi geçiyor.
Önümüzde YÖK’ün kuruluşunun 33. yıl dönümü var. Geçen yıl İstanbul’da Gezi’nin ve forumların etkisiyle 6 Kasım’da bir miting kurgulandı. Gezi’nin sokaklara döktüğü gençlerin YÖK’e karşı isyanı da kucaklaması beklenirken katılım umulduğundan azdı ama önceki senelere göre de oldukça kalabalık bir toplamla miting gerçekleştirilmişti. Fen Edebiyat Fakültesine Ali İsmail Korkmaz’ın fotoğrafının olduğu bir pankart sallandırılırken forumlardan çıkan karar ile de Ali İsmail’in maskeleri takıldı. Gezi Şehitlerini aklımıza, Gezi’de yaralananları omzumuza, yeni dostlarımızı da yanımıza alarak son yılların en kitlesel 6 Kasım eylemini gerçekleştirmiştik.
Bu yıl 6 Kasım tarihi, Ermenek ve Isparta’da yaşanan işçi ölümlerinin, Kobanê’de Işid mutantlarına karşı süren büyük direnişin, Validebağ’da kentlilerin talan ve yağmaya karşı sürdürdüğü mücadelenin ortasında belirdi takvimlerde. Ülke gündemi bu kadar hızlı akarken takvimsel bir eylemi organize etmek oldukça zor. Fakat YÖK 33 yıldır her attığı turda biraz daha büyüyen bir kar topu gibi öğrencilerin omuzlarında katlanması zor bir yük olarak durmakta. Bilime ve özgürlüğe vurulan bu YÖK kelepçesinin bir an önce kırılmasının önemi öğrenciler tarafından iyi kavranılması gereken bir durumdur. Üniversitede akademik demokratik mücadele yürüten herkes önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da ülkenin dört bir yanında protesto yürüyüşleri gerçekleştirecek. Devrimci, ilerici öğrenciler olarak bulunduğumuz tüm kampüsler, yerleşkeler, yurtlar ve sınıflarda üniversite alanının tüm dinamiklerini harekete geçirerek içerisinde yer aldığımız tüm alan örgütleri, kol klüp ve dernekleri 6 Kasım eylemlerine katmak için uğraşmalıyız.
Üniversite mücadelesinin ivme kazandığı şu süreçte vize dönemini iyi kullanmamız gerek, bunu da sınavlarımıza okulda hazırlanıp içinde bulunduğumuz üniversite dinamikleriyle zaman geçirerek yapabiliriz. Vizeler sadece sınıf geçmek için değil okuldaki dinamiklerle ilişki kurma meselesi için de önemli. 6 Kasım sonrası, 15 günlük vize dönemini bir biriktirme süreci olarak görüp güçlü bir çıkışı organize etmek, içinde bulunduğumuz alanı geliştirip genişletmek ve güçlendirmek için iyi bir fırsat olabilir.
Vize sürecinde ve sonrasında insanlığa karşı iğrenç bir saldırıya girişmiş olan Işid mutantlarının destekçileri kampüslerde saldırılarını arttırarak sürdürebilir. Polisin ve Hükümetin desteklediği ile bu katil sürüsü okullarda faşist terör uygulayarak devrimci ve ilerici öğrencileri sindirmeye baskı altına almaya çalışıyor. Bu saldırılara karşı kampüslerin özsavunmasını oluşturmak ve hiç bir arkadaşımızın burnunun kanamasına dahi müsade etmeden bu karanlığın temsilcisi cihatçı katilleri okulumuzdan atmak en büyük görevlerimiz arasında.
Bu dönem sonunda bizleri üniversitede mücadele edeceğimiz araç tartışmalarının yoğunlaşacağı, eğitim süreçlerinin hızlanacağı bir yoğunlaşma dönemi beklemekte. Hiç bir görevimizi atlamadan gerek akademik demokratik mücadeleyi gerekse anti-faşist ve siyasal mücadelemizi elimizden geldiğince yoğun ve kesintisiz ilerletmeliyiz. Alanında söz sahibi olan tüm devrimci-demokrat üniversiteliler 6 Kasımı bir kıvılcım olarak tespit edip içerisinde yer aldığı bütün üniversite örgütleriyle önümüzdeki dönemde AKP-IŞİD gibi gericiliğin temsilcilerini yakacak ateşin en büyük körükleyeni olacaktır.