Bugünkü dünya koşullarında demokratik devrimci bir sürecin, sınıfsal ittifaklar yanında, aynı zamanda başka ittifak güçlerini de içerdiğini görmeyen, Türkiye koşullarında ise “proletaryanın, ulusal demokratik bir programa sahip olan devrimci ulusal hareketlerle ittifakı” Leninci yaklaşımıyla hareket etmeyen, hiçbir örgüt ya da çevre bırakınız devrimi, devrimin hayalini bile göremez. Bu coğrafya da, “sosyalist hareketle Kürt Özgürlük Hareketinin stratejik ittifakı”nı gerçekleştirme imkanını ortaya çıkaran her gelişme, aynı zamanda sisteme karşı büyük bir güç yığınağını ortaya çıkaracak olan bir gelişmedir.
Nesnel olarak devrimci demokratik bir Kürt Hareketinin varlığına karşın, batıda politik bir işçi hareketinin olmadığı, işçi sınıfının siyaset sahnesinin dışında kaldığı, işçi sınıfı ile sosyalizmin kopukluğunun sürdüğü, işçi sınıfı kendisi için sınıf olma durumuyla siyaset sahnesine girmediği koşullarda, devrimci demokrasi programının fiiliyatta işlerlik kazanması ihtimali oldukça zayıftır. HDK-HDP aynı zamanda bu ihtimali artırmanın, bu yönde ortaya çıkan imkanı büyütmenin aracıdır. HDK-HDP ile işçi sınıfı partisini birbirinin karşısına koyan ya da bu iki paralel görevi birbirinin yerine ikame eden veya işçi sınıfının siyaset sahnesine çekilmesi sorunuyla, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun demokratik çözümü meselesini karşı karşıya koyan yaklaşımlar, sistemi karşısına alanların bugünkü zaaflı durumunu gidermede hiçbir rol oynayamazlar. Olması gereken, bu temel sorunları birbirinin karşısına koymadan, birbirini tamamlayan ve birisinin diğerini güçlendireceği bir perspektife sahip olmaktır. HDK-HDP, en azından bu perspektifle yola çıkanların içinde yer aldığı ezilenlerin kurtuluşu imkanını büyütme zeminidir.
Kimileri “radikal demokrasi” kavramını kullansa da bizim yönümüzden devrimci demokrasi eksenli bir mücadele programına sahip olması gereken HDP’nin, birlikte yürüyüşümüz için oluşturduğumuz verili programının gerisine düşecek tartışmalar ilerletici olmayacaktır. Bugün HDK-HDP’nin ne olduğu, bizim yönümüzden ne olması gerektiği anlayışını ortadan kaldırmaz. Demokratik devrim sürecinin temel ittifak güçlerinin birlikteliğinin esasını oluşturduğu bu olanağın, giderek Demokratik Devrimci bir program etrafında kalıcı bir cephe örgütlenmesine dönüşmesi olması gerekendir. HDK-HDP bugün bir başlangıçtır, başlangıç olduğu için de olması gereken yönünde bir imkandır. Olanla olması gerekeni karıştırmak, eğer art niyet taşınmıyorsa, ortaya çıkan imkanı değerlendirme sorumluluğundan uzak davranmaktır.
Bugünlerde HDK-HDP’nin bir çok çevre ve kişi tarafından tartışılıyor oluşu, ezilenlerin ve sisteme muhalefet edenlerin güçlerini birleştirerek, ortak bir örgütsel irade ile siyasal gelişmelere müdahale etmeleri yönünde bir ihtiyaç hasıl olduğuna da işaret ediyor. Bu ihtiyaç tabi ki yeni ortaya çıkmadı. Ancak içinde yaşadığımız coğrafyadaki siyasal ve toplumsal gelişmeler ve bu gelişmeler üzerinden ortaya çıkan kimi sonuçlar bu ihtiyacı daha görünür hale getirdi. Bölgenin eylemli ve dinamik devrimci gücü olan Kürt Özgürlük Hareketi, bölgede ortaya çıkan sarsıcı, sarsıcı olduğu kadar yeni güç dengeleri ve denklem değişikliklerine yol açan her gelişme karşısında gösterdiği hamlesel hareket kabiliyetini, güncel gelişmelerin ortaya çıkardığı ihtiyaca yanıt üretmek bakımından da göstermek için harekete geçti. Ezilenlerin mücadele birliğinin politik ve örgütsel bir iradesini ortaya çıkarmak için ortaklaşılan HDP-HDK’nin yeniden yapılandırılması tartışması, tam da böylesi bir konjonktürde ve Kürt Özgürlük Hareketinin sadece taktiksel kimi politik adımlarla sınırlı kalmayan, paradigmasal kimi değişikliklere girdiği bir süreç içinde tartışılmaya başlandı.
BDP grubunu oluşturan milletvekillerinin HDP’ye katılmasıyla birlikte tartışmalar, parti modeli tartışmasına dönüştü. BDP’nin kendisini fesih ederek, Kürdistan’da demokratik özerklik hedefli bir programla Demokratik Bölgeler Partisi oluşumuna gidileceği, batıda ise kurumsal bir ilişki ile HDP’nin bir bileşeni olarak kalmak yerine, kitlesel üye katılımıyla tek tek üyeler olarak HDP içinde konumlanılacağı yönünde ki açıklamalar, tartışmayı başka bir zemine taşıdı.
HDK, programları ve politik stratejileri farklı bileşen ve bireylerin, cephesel bir formatını da aşan yeni tür bir politik ve sosyal bileşimler koalisyonunun mücadele ortaklığı olarak oluştu. HDP, seçim zeminini değerlendirmek ve mücadelenin sokak ayağıyla parlamento ayağını buluşturmak, parlamentoda kazanılan mevziiyi sokağın mücadelesine bağlamak için HDK içinden, HDK perspektifine sahip çıkanlar tarafından kuruldu. Yerel seçimlerin ardından milletvekillerinin HDP’ye katılımı ile birlikte HDP, parlamentoda grubu olan, her gün kaçınılmaz olarak milyonlarca kişi tarafından adı duyulan bir parti haline gelerek, güncel demokrasi mücadelesinin politik bir öznesi olma pozisyonu ile HDK’nin önüne geçecek. Buna birde iki yıl içinde Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçimler olmak üzere iki seçim sürecinin öznesi olarak konumlanan bir HDP’yi eklediğinizde durumun kaçınılmaz olarak böyle seyredeceğini söylemek erken bir kanaat olmasa gerek.
Dolayısıyla HDP ve HDK’nin yeniden yapılandırılması bir zorunluluk, önümüzde duran bir görev. Ancak yeni gelişmelerin ortaya çıkardığı ihtiyacı karşılayacak bir araç tasarımı yerine HDP’yi mücadele ortaklığı zemini olmaktan çıkaracak kimi zorlamalara girmek, niyet bu olmasa dahi özgül ihtiyaçların dayatmasıyla kimi erken adımlar atarak böylesi zorlamaların ortaya çıkacağı bir zemine imkan tanımak, kaçınılmaz olarak böyle bir imkanın heder edilmesi ihtimalini de güçlü bir biçimde gündeme sokacaktır. Konfederal bir parti olarak varlık koşullarını devam ettirip, genişleme ve büyümeyi hem bileşen olarak hem de birey olarak hitap ettiği toplumsal kesimler içinden yeni katılımlarla sağlamak, bunu sağlayabilmek için de politik ihtiyaçlara uygun düşen bir politik dili ve eyleminin muhtevasını belirleyen yön verici bir politik iradeyi ortaya çıkarmak, HDP-HDK’nin ilk görevlerindendir.
Demokrasi programı ile sınırlı bir parti de bütün bileşenlerin varlık koşullarını ortadan kaldırmasını istemek ya da böylesi bir basıncın oluşmasına imkan tanımak, HDP’nin dağılmasına, dağılmasa bile en iyi ihtimalle HDP’lileşmiş BDP imajıyla daralmasına yol açacaktır. HDK perspektifinin gereklerini yerine getirmekten giderek uzaklaşan bir HDP’nin politik ve ideolojik yönden varlığına duyulan ihtiyaç, tedricen de olsa giderek sönümlenecektir.
Teorik olarak HDP içindeki her bileşenin kendi durumu ve geleceği bakımından karar verme hakkı kendisine aittir. Tartışmamız gereken bu soyutlama değildir ve tartıştığımız da bu değildir. Ancak verilen kararın sahici bir politik ve örgütsel karşılığı yoksa ve ya bağımsız varlığına son verme durumu politik bakımdan aidiyet ilişkisi oluşturma durumunu sonlandırmıyorsa, sahici olan durum buysa, bu durumu ilişkilerde de sahici kılacak yöntem ve araçlarla HDP içinde konumlanmak gerekir. O nedenle adı ne olursa olsun bu günkü süreçte BDP, HDP içinde kurumsal olarak yer almalıdır. Aksi halde yukardaki paragraflarda açıklanan nedenlerle ortaya çıkacak olan kimi açmazlar, kanaatimce hem BDP’yi hem de HDP’yi daraltacaktır. İlişkilerin sahiciliğe kavuşturulduğu, programlarının muhtevasıyla farklılıklar taşıyan, HDP’ye sığamayacak ve dayatılamayacak stratejik hedefleri bulunan bileşen ve bireylerden oluşan HDP’de ki işleyiş ise, HDK hukuku korunarak sürdürülebilir.