HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’den oluşan HDP İmralı Heyeti, gelinen aşamaya ilişkin TBMM HDP grup yönetim toplantı salonunda basın toplantısı düzenledi. Heyet adına açıklamayı Buldan yaptı.
Yapılan açıklama şöyle:
“Geçen hafta, çözüm sürecinde gelinen aşamayı ve Heyet olarak beklentilerimizi sizlerle paylaşmış, akabinde Adalet Bakanlığı’na başvuru yaparak İmralı Adası’na gitmek istediğimizi belirtmiştik.
Bir hafta süresince hem Hükümet kanadından konuya dair yapılan açıklama ve değerlendirmeleri yakından takip ettik, hem de İmralı ziyaretimizin bir an once gerçekleşmesi için talebimizi sık sık hatırlattık.
Önceki günkü Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında Sn Hükümet Sözcüsü’nün yaptığı talihsiz değerlendirmeler nedeniyle konuyu bir kez daha kamuoyu ile paylaşma ihityacı duyduk.
Her şeyden önce HDP İmralı Heyeti olarak Adalet Bakanlığı’na yaptığımız başvuru, Partimizin ve Heyetimizin, demokratik çözüm ve barış sürecinde bugüne kadar oynadığı tarihi rolü devam ettirme hususunda samimi bir irade beyanıdır. Yaşanan onca gerilim ve sıkıntıya karşın çözüm sürecinin devam etmesi hususundaki kararlılığımızın da en net göstergesidir. Ziyaret talebimiz her koşul altında siyasi müzakere kanallarının açık tutulması yönündeki çabalarımızın bir parçasıdır. Barış hakkına olan inancımızın ve çözüm sürecine dair sorumluluğumuzun da gereğidir. Çünkü Heyetimizin İmralı Adası’na gidişinin engellenmesi Sayın Öcalan ile başlayan diyalog sürecinin bittiği anlamına gelecek ve bu da sürecin sonlandığı gibi olumsuz sonuç doğuracaktır.
İşte bu sonucun ortaya çıkmasına Heyet olarak yol açmamak için resmi bir başvuru ile rolümüzü oynamaya hazır olduğumuzu açıkça deklare etmiş olduk.
Ancak, son derece iyi niyetle ve samimi bir çabayla ortaya koyduğumuz bu ısrar, anlaşılan odur ki, Hükümet ve Hükümet yetkilileri tarafından yeterince anlaşılmamaktadır. Heyetimizin halklarımıza karşı olan sorumluluk gereği ortaya koyduğu barış ısrarına karşı Hükümetin vermiş olduğu cevap partimize ve heyetimize karşı tehdit, müdahale ve çözümsüzlük dili olmuştur. Gerek kullanılan çözümsüzlük dili, gerekse de Hükümetin ısrarla sürdürdüğü duyarsız yaklaşım çözüm süreci açısından her saniyesi önemli olan çok kıymetli zamanın heba olmasına yol açmaktadır. Yapılması gereken; kesintiye uğramış diyalog kanallarını biran önce açmak, müzakereye geçiş mekanizmalarıyla ilgili zaman kaybetmeksizin somut adım atmak olmalıdır. Bu süreçte partimizin ve Heyetimizin iradesi üzerinde tahakküm kurmayı çağrıştıran yaklaşımlardan ve söylemlerden de biran önce vazgeçilmelidir.
En çok da hükümet ve devlet yetkilileri bilmektedir ki; Partimiz ve Heyetimiz barışa katkı sunmak ve tam demokratik bir ülkenin harcına tarihi kararlılığımızı katma konusunda son derece yapıcı bir tutum içerisinde olmuştur. Bu kararlılığımız bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da aynı ciddiyet ve sorumluluk içerisinde devam edecektir. Yanlış bir tartışmadan doğru bir sonuca gitmek mümkün değildir. Yanlış tartışma; kamu düzeninin sağlanmasını partimizin sorumluluğuna bırakarak, gelişen şiddet ve çatışmalardan aslında HDP sorumluymuş gibi bir anlayış yaratmaya çalışmaktır. Tarihi bir gerçekliktir ki, bir ülkede demokratik haklar tehdit ve kısıtlama altındaysa, hak talepleri anında kriminalize ediliyorsa ortada ne kamu kalır ne de düzeni.
Dolayısıyla kamu düzeninin sağlanmasının ve çatışma ortamının ortadan kaldırılmasının biricik yolu; ülkede barış temelli tam demokratik düzenin tesisidir. Tam da bu noktada, siyaset kurumuna ve siyasi partilere vazgeçilmez görev ve sorumluluklar düşmektedir. Gelişmelerin neredeyse çatışma boyutuna vardığı bir anda yapılması gereken; görüşmelere ambargo koymak değil tam tersine görüşmelerin sıklığını arttırmak, niteliğini derinleştirmek ve tüm demokratik kurumları da bu mekanizmaların içine katmaktır. Taktir edilmelidir ki; kamu düzeninde hiç bir sorun olmadığı ve çatışmaya dönük hiç bir tutum geliştirilmediği zaman aslında demokratik zemin sağlıklı bir işlerliğe kazanmış demektir. Çözüm sürecinin amacı tam da budur ve bu diyalog ve müzakere mekanizmasına en çok çatışmalı günlerde ihtiyaç vardır. Çatışmasızlık sürecinin başladığı günden buyana gerek sürecin sağlanmasına dönük emeğimiz, gerekse de kalıcılaşması konusunda ortaya koyduğumuz irade ve bu konuda geliştirdiğimiz özenli ve sorumlu tutum halklarımızın nezdinde en büyük demokratik teminatımızdır.
Hükümet yetkilileri bütün meseleyi İmralı görüşmesine indirgemekten de kaçınmalıdır. Aslolan;bu görüşmelerin başlamasıyla birlikte Sn Öcalan’ın tarihi rolünü rahatca icra edebilmesinin koşullarının sağlanmasıdır.
Bir süredir kesintiye uğramış olan diyalog sürecinin dün itibariyle heyetimizin Çözüm Kurulu’nda yer alan yetkililerle yapmış olduğu bazı temas ve görüşmeler sonucu sürecin kaldığı yerden devam etmesi konusunda karşılıklı bir irade ortaya çıktığı izlenimini de belirtmek isteriz.
Bu belirlemelerin ışığında şunu bir kez daha bütün kamuoyunun dikkatine sunmak isteriz:
Tarafların çatışma dili yerine sürece katkı sunacak çözüm dilini geliştirmesi,
İmralı görüşmeleri üzerinden yapay gündemlerin oluşturulmaması,
Hükümetin her tıkanıklıkta Heyeti ve İmralı görüşmelerini tartışma konusu etmekten kaçınması,
Sorumluluğumuzun tarihe karşı ve müşterek olduğunun hiç bir zaman unutulmaması
gerçekliğiyle, biz de yıllardır bütün bedellerle dile getirdiğimiz barış iradesinin arkasında olduğumuzu belirtiriz.
Bu çağrımızın ve irade beyanımızın başta Sayın Başbakan olmak üzere tüm devlet ve Hükümet yetkilileri tarafından barışa ve demokrasiye dönük en büyük teminatımız olarak kavranması ve buna uygun bir dil ve tutum çerçevesinde değerlendirilmesi en büyük dileğimizdir.
HDP HEYETİ
Pervin BULDAN-Grup Başkanvekili
İdris BALUKEN-Grup Başkanvekili
Sırrı Süreyya ÖNDER-İstanbul Milletvekili