MGK Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim şemasının en üstündeki gerçek devlettir. Anayasa ile “meşrulaştırılmış” derin devletin kendisidir. MGK, resmi devlet görevlilerinin içinde yer aldığı, JİTEM-Kontrgerilla sisteminin parlamentosu konumundadır. MGK alt düzeydeki bürokratların ve kamuoyunun bilmediği planlama ve kararları alan organdır. Türkiye’nin tüm karanlık dönemlerinde görev ve sorumluluk almış Süleyman Demirel bu gerçeği itiraf etmiş, bir konuşmasında, “derin devlet devletin kendisidir” demişti.
MGK’nin bilinen bazı uygulamaları
Türk MGK cumhuriyetin ilanından günümüze kadar birçok karara imza atmış ve bu kararları uygulamaya koymuştur. Dün toplanan MGK, gayri müslimlerin ev ve işyerlerinin yakılması, sıkıyönetim ilanı, parlamentonun feshi, askeri darbe, siyasi parti kapatma, 4 bin Kürt köyünün yakılması, parlamento basarak milletvekili tutuklama, faili meçhul cinayet uygulamaları, listeye alınmış Kürt işverenlerin katledilmesi, Özgür Ülke gazetesinin bombalanması gibi kararları alan bir geleneğin devamıdır.
MGK toplantısında hangi başlıklar tartışıldı?
Milli Güvenlik Kurulu dün, 10 saat 20 dakika süren tarihinin en uzun toplantısını gerçekleştirdi. Toplantının yapıldığı süreçte, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunların kapsamı ve ağırlığı, bu toplantıyı öncekilerden çok daha önemli hale getirmişti.
Toplantıda, ismine “çözüm süreci” denilen ve henüz hiçbir ilerleme kaydedilmeyen süreç önemli bir gündem maddesi olarak ele alınmıştır. Türk devletinin Suriye ve Rojava’da çöken politikası, hükümetin Kobane’de yaşadığı ve giderek derinleşen çıkmaza ilişkin tartışmalar en çok süre alan başlık olmuştur. Şengal, Kerkük, Mahmur ve Kobane direnişleri nedeniyle dünya kamuoyu nezdinde oluşan yeni PKK algısı; PKK’nin büyüyen etkisi ve dünya kamuoyu nezdinde kazandığı büyük prestij ele alınmış; bu etkiyi kırmak için alınması gereken tedbirler ve kontra politikalar planlanmıştır.
MGK bildirisi ne anlatıyor?
Bu kadar derin sorunların tartışıldığı toplantının sonuç bildirgesi, gayet olağan ve normal bir toplantı izlenimi vermektedir. Türk devleti her zamanki gibi psikolojik yöntemlerle ve sorunları algı yaratarak yönetmeyi esas almış; önemli ve ciddi sorunlar yokmuş izlenimi yaratmaya çalışılmıştır. MGK bildirisinin içeriği ve dili Türkiye’nin içeride ve dışarıda çok ciddi sorunlar yaşamadığı izlenimi yaratmaya yöneliktir. Devletin ve hükümetin, Erdoğan şahsında yaşadığı paranoya ve korkular, sorunlara hakim ve kendinden emin bir yönetim algısı yaratma çabası güdüyor.
MGK tartışılan ve açıklamaya yansımayanlar
MGK toplantısında “çözüm süreci” ve bu kapsamda son bir ayda yaşanan gelişmelerin detaylı bir şekilde ele alındığı anlaşılıyor. Hükümet, geçen Newroz’dan itibaren, siyasal çözüm konusunda hiçbir adım atmadığı halde, bu sürecin nasıl ilerleyeceği konusu MGK’de ele alınmamıştır. MGK, hükümetin çözüm sürecine ilişkin kısa, orta ve uzun vadedeki çözümsüzlüğüne karşı bir arayış içine girmemiştir. Türk devletinin, çözüm olarak gerilla güçlerin dağıtılarak tasfiyesinden başka bir planının olmadığı bu toplantıda bir kez daha anlaşılmıştır. MGK toplantısı Kürt sorununu milli güvenlik ve kamu güvenliği çerçevesinde ele almış; bu çerçevede polisin yetkilerinin artırılması, topluma ve sivillere karşı devlet şiddeti kullanılması konusunda “kararlılık teyit edilmiştir.”
MGK’nin “çözüm” paketi
MGK’nin açıklamasında, “terörle mücadele kapsamında sürdürülen çözüm süreci” cümlesi, hükümetin ve MGK’nin bu süreçten ne anladığını gösteriyor. Hükümet 100 yıllık devasa bir sorunu, terörle mücadele kapsamında bir sorun gibi görmeye devam ediyor ve bu yaklaşımına “çözüm” adını veriyor. Bildirinin içine sıkıştırılan “milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altındaki oluşumlar”dan kastedilen bir bütünen Kürt halkı ve Kürt siyasi hareketidir. Erdoğan, Davutoğlu, Akdoğan ve Arınç’ın ruh hali ve kullandıkları dil, Genel Kurmay Başkanı ve Hakan Fidan’ın katılımı ile MGK’nin de mutabakatına dönüşmüştür.
MGK Demirel-Çiller-Güreş-Ağar uygulamalarına dönüş yaptı
Ortada hükümetin ve MGK’nin beyan ettiği bir yol haritası olmadığına göre, Türk devleti önümüzdeki süreçte gerillaya yönelik operasyonları artıracak; buna paralel olarak şehir merkezlerinde polis eliyle cinayetler işleyecek, gözaltı ve tutuklama furyası devam ettirilecektir. MGK bildirisi açıkça telaffuz etmese de, Legal Kürt siyasi hareketine yönelik fiili saldırılar yanında hukuki ve siyasi baskılar artırılacaktır. “Kamu güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altındaki” ibaresinde dikkat çeken nokta “dış legal görünüm altında” ifadesidir. MGK’nin yurt dışında da Kürt kurumlarına ve Kürt siyasetçilerine yönelik her türlü terör, baskı ve sindirme faaliyeti sürdürme kararı aldığı anlaşılıyor. Bu faaliyeti geçmişte olduğu gibi Türk konsoloslukları ve MİT’in yurtdışı hücreleri yürütecektir.
MGK, DAIŞ’i terör örgütü kabul etmiyor
MGK, hükümetin DAIŞ’le alenileşen ve inkar edilemeyecek duruma gelen dostane ilişkilerini tümden keserek yeni bir ilişki arayışını tartışmamıştır. Bu niyeti sonuç bildirisinin “Ç” bendinde, “Irak ve Suriye’de IŞİD ve diğer terör örgütleriyle mücadele” diye başlayan cümleden anlıyoruz. MGK metni “IŞİD terör örgütü ve diğer örgütler” demekten imtina etmiştir. Çünkü Türk devleti DAIŞ’i terör örgütü olarak görmemekte, aksine dostane bir ilişki sürdürülmektedir. Sınır boylarında Türk askerleri ile DAIŞ çeteleri arasındaki samimi ilişki, MGK toplantısında rahatsızlık konusu edilmemiş; bu ilişkinin bitirilmesi yönünde bir irade açığa çıkmamıştır.
MGK kararının özeti: Kürtler ve PKK kaybetsin biz batmaya razıyız!
MGK bildirisinde Türkiye-Irak ilişkilerinin son durumu ve Türkiye aleyhine bozulan dengenin nasıl giderileceği konusu da tartışılmış, ancak bu ilişkiler DAIŞ dostluğuna feda edilmiştir. İzahı zor bu çetrefilli sorun, bir cümleyle dahi metne yansıtılmamıştır.
Bu yılın Haziran ayına kadar Türkiye’nin Irak’a yaptığı ihracatın %70’i merkezi hükümetin kontrolü altındaki alanlara yapılıyordu. DAIŞ’in Bağdat çevresi ve Musul’u işgali ile bu ihracatın tamamı durmuş oldu. Bu kaybın 2.5 milyar dolar olduğunu bizzat Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi açıkladı. Ayrıca 2013 yılında 600 bin TIR Irak’a giriş çıkış yapmış ve bu hareketlilik 500 milyon dolarlık “hizmet karı” yaratmış. DAİŞ’in saldırıları ile birlikte bu gelirlerin tümü buharlaşmış oldu. Fakat Türk devleti ve MGK, Türkiye ekonomisinin bu büyük gelirlerini DAİŞ’in Kürtlere ve PKK’ye düşmanlığına feda etmeyi göze aldı.
MGK kararının özeti: “Yeter ki Kürtler ve PKK kaybetsin, biz batmaya razıyız!”
Görüşülmüş, teyid edilmiş, müzakere edilmiş ve gözden geçirilmiştir
MGK metninin 6 maddesinde özetlenen kararlar bu kelimelerle bitiyor. Türk devlet kurumlarının yüzyıllık dilidir bu. Bir şey yapılmayacağının, adım atılmayacağının ilanı. Sonuç olarak Türkiye tarihinin en uzun MGK toplantısı hayırlara vesile olacak hiçbir karar almamış, geçmişte defalarca denenmiş ve her seferinde yenilgiye uğratılmış kararlarda ısrar edilmiştir. Bunun için de sonuç bildirgesinde, MGK’nin değiştiğine ilişkin hiçbir emare görülmemektedir. Birlikte yaşamaya, inşaya, yeniden yapılanmaya ilişkin tek bir cümle geçmemekte; devlet şiddetinin kararlılıkla devam ettirileceği belirtilmiştir. MGK toplantısında Türkiye’nin temel sorunlarına ilişkin en küçük bir emare görülmemektedir. Türk hükümeti ve MGK koşar adım Çiller-Güreş-Ağar modeline yürümektedir.
(Fırat Haber Ajansı – 31 Ekim 2014 – Ferda Çetin)