Türk devleti ve AKP hükümeti Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi’nin makul ve sorumlu tutumunu çok arayacak, ama bulamayacaktır. Böyle giderse son pişmanlık fayda vermeyecektir. Lafla, yani psikolojik savaşla peynir gemisinin yürümeyeceğini göreceklerdir. Çözüm için çok büyük fırsatlar tanınmasına rağmen hiçbir adım atmayanlar kaybedeceklerdir. Tarih her zaman aynı fırsatları sunmaz. AKP hükümeti bunu yaşayarak görecektir.
Başbakan Davutoğlu yıllarca AKP hükümetinin yaptığı oyalama ve zaman kazanma politikalarını şimdi Kürt Özgürlük Hareketi’ne mal etmeye çalışıyor. Bu kadar da kurnazlık, ikiyüzlülük olmaz. AKP yıllardır kendisinde olan tüm çirkinlik ve kötülükleri muhaliflerinin üzerine yıkarak kendi gerçeğini gizlemeye çalışmıştır. Şimdi bu yöntemi Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürüttükleri savaşta kullanıyorlar. Sayın Davutoğlu’na bir daha hatırlatalım, Kürt gerçeği o kadar net ve yakıcıdır ki, her türlü yalanı dolanı parçalar ve kendi gerçeğini dayatır.
AKP hükümetinin saldırgan politikalarının nedeni, kendi gerçeğinin üstünü örtmek içindir. İki yıla yakındır sürdürdükleri oyalama ve zaman kazanmanın sonuna gelinmiştir. Önder Apo ve Hareketimiz “Ya ciddi adımlar atarsın ya da mevcut çatışmasızlık sürmez, mücadele ile çözümü gerçekleştirme dönemi başlar” demiştir. AKP’nin çözüm politikası olmadığı için, çözümsüzlük zihniyetinin üstünü örtmek için kendini yere atmıştır. Ya ciddi müzakere ve çözüm için adım atacaktı ya da Kürt Özgürlük Hareketi’ni suçlayarak Kürt sorununun çözülmemesinin ve gerilimin artmasının sorumluluğundan sıyrılmak isteyecekti. Çünkü halklar iki yıldır Kürt sorununun çözülüp Türkiye’nin demokratikleştiği yeni bir Türkiye umuduna kapılmışlardı. AKP şimdi halkta yaşanan bu umut kırıklığının getireceği öfkeden kendisini kurtarmaya çalışıyor. Ama yağma yok, kendini bu sorumluluktan sıyıramayacak ve halk kendisinden hesap soracaktır. Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi geliştireceği çok yönlü mücadeleyle tüm gerçekliği çıplaklığıyla bir daha halklarımızın önüne koyacaktır. İki yıllık süreci çarçur eden AKP hükümeti bunun bedelini ağır ödeyecektir. Büyük bir özgürlük tutkusu olan Kürt halkı ve büyük bir mücadele örgütü olan Kürt Özgürlük Hareketiyle oynamanın ne olacağı gösterilecektir. Amiyane deyimle el mi yaman, bey mi yaman görülecektir.
Kürt Halk Önderinin ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin büyük sabrı vardır. Ancak Kürt halkının varlığı ve özgür yaşamı söz konusu olduğunda her türlü öfke patlamasına yol açan bir mücadele gücü de vardır. Eğer Kobanê halkının direnişine sahiplenen halkın ayağa kalkışında bu gerçeklik görülmediyse, bu, AKP’ye artık gerçeği göstermek için söz söylemenin de bir anlamı kalmamıştır.
Tayyip Erdoğan’ın, AKP’nin, ağzı olup da konuşan tüm zevatı birkaç haftadır HDP’yi hedef göstermektedir. HDP’ye her türlü saldırı meşrulaştırılmıştır. Erdoğan HDP’nin akla getirilmeyecek her türlü cezaya hazır olması gerektiğini vurgulamıştır. Güvenlik güçlerinin ve halkın sabrının taştığını söylemiştir. Bunun sonucu HDP Parti Meclisi Üyesi Ahmet Karataş AKP yandaşları ya da müttefiklerinin saldırısına uğramıştır. Bu saldırı, cesaretini AKP hükümetinden almıştır. Ahmet Davutoğlu’nun bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz, demesinin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Hem HDP akla gelmeyecek her şeyi hak ediyor diyeceksin, hem de akla gelebilecek bir saldırı olunca kınayacaksın! Dünyada tüm faşist ve otoriter zihniyetteki siyasetçilerin üslubu budur.
Daha yakın zamanda yerel seçim öncesi Karadeniz’de HDP’lilere saldırı olduğunda, Tayyip Erdoğan “HDP’lilere karşı halk böyle tutum almalı” demedi mi? Tayyip Erdoğan’ın ve ağzı olup konuşan adamlarının HDP için söyledikleri yan yana getirilirse bu olayın beklenmedik olmadığı görülür. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir. AKP’lilerin HDP karşıtlığı Ahmet Karataş saldırısını getirmiştir. Dolayısıyla sadece saldırgan değil, AKP hükümeti de suçludur.
Ahmet Karataş’a acil şifalar diliyoruz. Hiç bir saldırı Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin özgürlük ve demokrasi mücadelesini durduramayacaktır. Bu saldırılar Özgürlük Hareketinden korkulması sonucudur. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Tüm demokrasi ve özgürlük düşmanları yenilecektir; özgürlük ve demokrasi güçleri kazanacaktır.
(Yeni Özgür Politika / Besta Nuçe – 06 Kasım 2014 – Cemil Bayık)