TEV-DEM ile ENKS arasında Duhok’ta yapılan anlaşma, Kürtler açısından büyük bir önem arzediyor. Gerekleri yerine getirilirse, Rojava’da ulusal birlik çalışmaları olumlu bir sürece girecektir. Açıktır ki tüm Kürtlerin en büyük arzusu Duhok’ta alınan kararların hızla pratikleştirilmesi ve daha fazla zaman kaybetmeden genel bir ulusal kongreye gidilmesidir.
Rojava’daki Kürt örgütleri kendi aralarındaki sorunları çözerek güçlü bir birlik kurabilirler. Ulusal birliğini kurmuş bir Rojava, Kürdistan’ın Bakur, Başûr ve Rojhilat parçaları açısından da örnek bir model oluşturabilir. Ve genel bir ulusal birlik için büyük bir ilham ve güç kaynağı olabilir.
İçinde bulunduğumuz bu tarihi süreçte Kürtlerin kaderi ve Kürdistan’ın özgürlüğü demokratik ulusal birliğe bağlıdır. Ulusal Birlik, Kürtlerin varlıklarının ve özgürlüklerinin güvencesidir. Ulusal birliğini sağlamış, savunma gücünü birleştirmiş, siyasetini ve diplomasisini ulusal çıkarlara göre düzenlemiş bir halk, asla ne ezilir ne de yok edilebilir.
Kürtler, tarihten en fazla ders çıkarması gereken halklardan biridir. Egemen, sömürgeci devletlerin böl-parçala-yönet politikası en çok da Kürtler şahsında başarı şansı bulmuştur. Bu politikaların bir sonucu olarak Kürtlerin kendi içlerinde yaşadıkları parçalanma, karşıtlık ve yersiz anlaşmazlıklar, Kürtleri oldukça zayıf ve savunmasız bırakmış, büyük soykırımlar, katliamlar ve derin acılar yaşamalarına neden olmuştur. Bugün Kürtler bu kötü kaderi tümden değiştirebilecek bilinçte ve güçtedir. Rojava buna güzel bir örnektir.
Duhok Anlaşması’nın önemli maddelerinden biri; siyasi eğilimleri farklı olsa da Rojava’daki tüm Kürt örgütlerinin demokratik kanton yönetimine katılmasını öngörüyor. Zaten baştan beri olması gereken de buydu. Fakat ENKS’nin kanton sistemini tanımaması bu süreci geciktirdi. Zira artık bu sorunlar bugün itibariyle yavaş yavaş aşılıyor. Yalnız şunu iyi bilmek gerekir ki, kanton sistemi Rojava’daki tüm Kürtlerin sistemi olduğu kadar Rojava Kürdistanı’nda yaşayan tüm halkların ve kültürlerin de demokratik sistemidir. Her toplumsal kesim ve siyasi eğilim bu sistem içerisinde kendisini özgürce ifade etme ve örgütleme hakkına sahiptir. Rojava kanton sistemi bu demokratik karakteriyle, tüm Kürdistan’a ve Ortadoğu’ya çok güzel bir örnek model olabilir.
Gelinen noktada Rojava’daki Demokratik Kanton Sistemi’nin, Güney Kürdistan Parlamentosu ve Hükümeti tarafından tanınması, aslında geciken ve hemen atılması gereken bir adımdır. Güney Kürdistan Parlamentosu’nun kanton sistemini resmen tanıması, ulusal birlik çalışmalarına büyük bir güç katacaktır. Bu biçimiyle Güney Kürdistan, Rojava Devrimi’ne en anlamlı desteği ve Kobanê direnişine en güçlü katkıyı sunmuş olacaktır. Rojava’nın desteğe ihtiyaç duyduğu temel nokta, kantonların ve devrim iradesinin tanınmasıdır. Şayet bu sağlanırsa, şayet ulusal kongreye kapı açılmış olacaktır.
Kürtlerin ulusal birliğinden rahatsız olan çok sayıda gücün olduğu açıktır. Bu güçlerin başını Türkiye’nin çektiği de bir gerçektir. Kürtler arasında ulusal birliğin gelişmemesinde Türkiye’nin çok olumsuz bir rolü vardır. Türkiye yıllarca Kuzey Kürdistan’da, koruculuk sisteminden tutalım benzer daha birçok kontravari örgütlemeye kadar Kürtlere ve Kürt birliğine karşı düşmanca bir siyaset yürüttü. Bu siyaseti genel bir Kürdistan siyaseti haline getirdi. Kürt halkının hakkı ve özgürlüğü için mücadele eden bütün Kürt örgütlerini terörist ilan etti ve düşmanlık yaptı. Aynı siyaseti şimdi de sürdürüyor.
Türkiye PKK’ye karşı yürüttüğü siyaseti aynı biçimde PYD’ye karşı da yürütüyor. Erdoğan her ağzını açtığında “PYD teröristtir” diyor. Erdoğan’ın PYD ile alıp veremediği nedir? Erdoğan’ın bu yeminli Kürt düşmanlığının ve anti-Kürt duruşunun dayandığı zihinsel ve psikolojik gerçeklik hangi ideolojik kaynağa dayanıyor? Gerçekten daha derinliğine çözümlemek lazım. Ancak anlaşılır olan şu ki, Erdoğan bu hastalıklı ruh halini aşamazsa ve demokratik siyasetle Kürtlere gidemezse, kendisiyle birlikte Türkiye’yi de bitirecektir.
AKP çözüm yolunda hızla somut adım atamazsa yeni komplo ve darbeler kapıdadır. Doğu Perinçek’in “Kobanê düşecek ve Türkiye kurtulacak” sözleri darbenin ayak sesleridir. Kürt sorununun demokratik çözümünü, Rojava’daki demokratik kanton sistemini ve Kürtlerin ulusal birliğini kendi çıkarına görmeyen bir Türkiye, ne yazık ki kaybetmeye mahkumdur.
(Yeni Özgür Politika – 29 Ekim 2014 – Bese Hozat)