Ölü Canlar – Bülent Yıldız

eylem-dkghfd

Bu yazının “Ölü Canlar” romanı ile yakından ilgisi yoktur. Ama o romanın baş karakteri olan Çiçikov’la uzaktan ilgisi biraz vardır. Yine de bu yazı Gogol’ün ölü canları üzerine değil bizim ölü canlarımız üzerinedir. Siz bunu böyle okuyun…

Gogol’ün Çiçikov’u kolay yoldan para kazanıp zengin olmaya çalışan biridir. Bir gün devletin ölmüş kölelere vergi vereceğini duyunca da hince bir plan yapar. Köy köy dolaşıp ölü canları satın alacak ve devlete öldü diye gösterip onların vergisini alacaktır. Bunu da yapar. Böyle sahtekâr, düzenbaz, yalancı ve hırsız biridir Çiçikov ama ağzı iyi laf yaptığı için büyük bir kesimin sevgi ve sempatisini kazanan biridir aynı zamanda.

Evet, Çiçikov tanıdık bir tip biliyorum. Romanı okumayanlara da tanıdık geldiğini biliyorum.

Aynı Çiçikov girdiği her ortama göre şekil alabilen şekilsizin biriydi aynı zamanda. Aristokratın yanında aristokrat, toprak ağasının yanında toprak ağası, soylu sınıfın yanında soylu, soysuz sınıfın yanında soysuz olabiliyordu ve kendisi zaten soysuz olduğu için en kolay bunu oluyordu. Onun meşrebini öyle çizmişti Gogol.

Evet, bunu da gözümüz bir yerlerden ısırıyor biliyorum.

Cihan pazarı keşfedildiğinden beri her yerde, bulunduğu yerin şeklini şemalini kolayca alabilen bir Çiçikov ne yazık ki hep oldu. Elbet bu topraklarda da oldu ve bizim günahımız daha büyük olmalı ki bize hep Gogol’ün çizdiğinden daha insafsız, daha vahşi ve daha yıkıcı Çiçikovlar musallat oldu.

Bu toprakların meşrebinden midir nedir, bir de bizde, gelen Çiçikov giden Çiçikov’u hep arattı durdu. En son gelen beterin beteri bir Çiçikov oldu, olan yine bize oldu.

Gogol’ün Çiçikov’u en azından ölmüş bedenleri satın alıp onları daha fazla paraya satarak varolmak istiyordu, bize musallat olan beterin beteri Çiçikov bizzat öldürerek varoluyor.

Ve evet her gün bir canımız daha öldürülüyor. Bazen toplu öldürülüyor ve biz öldürülen canlarımızın sayısını bile bilmiyoruz. Ölü canlarımızın üzerine koydukları koltuklarında oturup, ayakkabı kutularındaki paraları sayarak zenginliklerine zenginlik katarken, Çiçikov’umuzun yüzünde Yezid’in yüzü beliriyor işte o zaman. Bazen Firavun yüzü oluyor o yüz. Bazen Dehak gibi bakıyor, bazen Kazıklı Voyvoda donunda beliriyor. Franco, Mussolini, Hitler… Sanki hepsi bir araya gelmişler de bizim Çiçikov’un içinde yekvücut olmuşlar.

Evet, her gün bir canımızı daha öldürüp, canımızı daha beter sıkıyorlar ve sıkılmış canlarımız hesap günü geldiğinde bir ateş topu olup canlarını bin beter yakacak, bunu biliyorlar. Ama bu korku onlara yetmez.

O ölülerimizin yüzlerine bakıp yüzlerindeki öfkeyi inatla okuyacağız biz. Ve söylemlerinize inat, o ölülerimizi seveceğiz.

Evet, biz ölü canları okuyacağız ama okumak bir yerden sonra bize yetmeyecek. İşte o zaman korkun!

Çünkü en iyi Çiçikov ölü Çiçikovdur!

 

Bu yazı fraksiyon.org sitesinden alınmıştır.

Yoruma kapalı