Bu yaştan sonra, böyle slogan kokan bir başlık kullanacağım hiç aklıma gelmezdi. SOMA maden faciasının ilk saatlerinde bir kez daha bu lanet olası kâr hırsının nelere mal olduğunu içimiz kan ağlayarak görüyor ve insanını, hayvanını, bitkisini, havasını, suyunu zehirleyen bu düzene bir koyun uysallığıyla boyun eğiyoruz. Kimse bana ‘sosyalizmin sicili çok mu temiz?’ demesin. Olmadığını biz de biliyoruz ama yeryüzünde gerçek sosyalizmin yaşanmış bir örneği bulunmadığını, bir dünya sistemi olarak kapitalizmin ölüm bezirgânlığının ise genetik şifresinde kayıtlı olduğunu da biliyoruz.
Jeoloji mühendisi Alp Gürkan. Bu ismi artık herkes biliyor. Soma’daki işletmenin (Soma Holding) patronu. Bu satırlar kaleme alınırken ölü sayısının 300’ü çoktan geçtiği Taşeronluktan büyük patronluğa tam olarak geçip geçmediğini bilmiyoruz. Bundan iki yıl önce Hürriyet Gazetesi muhabiri Vahap Munyar’a konuşurken aslında tam anlamıyla “şecaat arzederken sirkatin söylüyor”: “Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) rödovans karşılığı işleri özel sektöre devretme kararı aldı (2005). O döneme kadar çoğunlukla zarar eden TKİ, bu karar sonrasında kâra geçti”. Vahap Munyar haklı olarak soruyor: “Nasıl oldu? Sihirli bir formül mü devreye girdi?”. Yanıt, bunca ölümün nedenini apaçık ortaya koyuyor: “TKİ Soma’da kömürü kendisi çıkarırken tonunu 130-140 dolara mal ediyordu. Biz ihaleye girip tonunu 23.80 dolara çıkarma taahhüdü verdik”. Vahap Munyar yine soruyor: “Bu model size de para kazandırıyor mu?” Yanıt son derece dürüst: “Gerek biz gerekse diğer özel şirketler kâr etmesek bu işe girmezdik”.
Fazla söze ne hacet; işçi ölümlerinde önde giden tersane, inşaat, madencilik iş kolları başta olmak üzere her kapitalist işletme, piyasa rekabeti içindeyken, kârı maksimize etmek için üretim maliyetini düşürmek zorunda. Bunu nasıl sağlayacak? İşçi ücretlerini düşürerek, sosyal güvenlik ve işyeri güvenliği harcamalarını sınırlayarak ve üretim teknolojisini mümkün olduğu kadar ucuza malederek. AKP iktidarının övünerek yineleyip durduğu özelleştirmeden önce, madenleri TKİ işletirken “iş kazalarında” ölen herbir işçiye karşılık, özelleştirme sonrası 12 işçi ölüyor.
Tarihimizin bu en büyük maden faciasında, iktidar 3 günlük yas ilanı, bayrakları yarıya indirme, “cuma hutbesi” kararı vb. biçimsel jestleri özenle yerine getiriyor. Gezi direnişinden bu yana, iktidarını ve şahsını sıkıntıya sokan her olayı “darbe” olarak niteleyegelen Tayyip Erdoğan, her nedense, Soma katliamını izleyen iki gün boyunca bu sözcüğü ağzına almıyor ve bağırıp çağırmıyor. Hatta ziyaretinin arkasından yaptığı basın toplantısında medyaya, “serinkanlı ve sağduyulu” siyasetçilere teşekkür ediyor. Gazetecilerin iğneli sorularını yanıtlarken öfkesini güçlükle dizginliyor. Bu tür “kazaların” madenciliğin “fıtratında” bulunduğunu ifade ederek, çeşitli ülkelerden, çoğu 1800’lerin ikinci yarısına, en yakını 40 yıl öncesine ait (Hindistan) örnekler veriyor. Bütün bu özene karşın toplantının yapıldığı belediye binasından çıkışında kalabalık bir grup onu “hükümet istifa” sloganlarıyla protesto ediyor. Soma’da Toma ve biber gazı yoktu herhalde ki, protestocular Başbakanın koruma ordusu tarafından gözaltına alınırken tartaklanmak dışında şiddete hedef olmuyor. Başbakan ve ilgili Bakanların kol kanat gerdiği Soma Holding’in öyle sıradan bir şirket olmadığı, müteaddit denetimlerden geçtiği söylenedursun, Başbakan’ın “fıtrat”a bağladığı bu katliama yol açan, ihmale, denetimsizliğe, teknik yetersizliğe, bilgi eksikliğine ait bir sürü neden, ilgili meslek odalarının açıklamalarıyla daha şimdiden ortaya konmuş durumda. Türkiye’de mevcut 2 milyona yakın işletmenin denetlemesini yapan iş müfettişlerinin sayısı sadece 700 civarında. Şirket hâlâ kaç işçinin madene indiğini, 15 yaşında çocuğun madende ne yaptığını söyleyemiyor. Madenden sağ çıkan işçilerin ifadelerinden, kimlik kartı sahibi olmayan kayıt dışı (kaçak) işçilerin çalıştırıldığı anlaşılıyor. Bütün bunları Başbakan da, AKP’yi aklamakla görevli medya fedaileri de, şu anda Soma, Ankara, İstanbul, Diyarbakır ve daha bir çok kentte sokağa çıkan, iş bırakan binlerce protestocu da iyi biliyor. Roboski’nin, Gezi’nin ödenmemiş hesabına Soma işçilerininki ekleniyor.