Bugün Nail öleli tam bir yıl oldu; geçen yıl, 28 Nisan, akşam saatleri idi.
Ölümünün ardından yazılan yazılardan birinde, galiba Metin Çulhaoğlu, “Nail’i sadeceKapital’in çevirmeni olarak hatırlamak doğru değildir” demişti.
Bence çok doğru bir gözlem. Hem de birçok bakımdan. İkisine değinmek istiyorum. İlki,Kapital’le ilgili. Nail ölmeden birkaç yıl önce Bahçeşehir Üniversite’sinde Kapital üzerine bir sempozyum düzenlenmişti. Nail’le aynı panelde yan yana oturuyorduk. Nail’i yakından tanıyanlar bilir, onun ara sıra takındığı biraz müstehzi, biraz muzip bir uslubu vardır. O sempozyumda, bu kez adeta o alaycı tavrı kendisine yönelterek, “bu Kapital’in Almanca aslından Türkçeye çevrilişi biraz belalı bir iştir, her yeltenen bitiremeden ölmüştür, işte Hikmet Kıvılcımlı, işte Mehmet Selik, muhtemelen şimdi de ben” demiş ve bütün salonu hüzünlendirmişti. Gerçekten Nail’in ömrü Kapital’in tamamını çevirmeye yetmedi. Hayatta iken yayınlanan I. cilt de Mehmet Selik’in geride bıraktığı çevirinin Nail tarafından gözden geçirilmiş şeklidir.
Diğeri ise, bizzat o yukarıda bahsettiğim, Nail’e has uslupta da kendini hissettiren Nail’in bir diğer özelliğidir: materyalist, ama uçuk olmayan, ayağı yere basan, gerçekçi materyalist diyebileceğim yanı. Bir sürü hastalığı vardı. Hepsinin farkında olduğu gibi, organlarına kendisinin verdiği tahribatı da hepimizden, hatta bazı doktorlarından bile daha iyi biliyordu. Gerçekçi materyalist tavrı ile vücudunu dinliyor, çıkardığı sonuçları bizle paylaşıyordu. Bazen lafı gediğine koyarcasına.
Nail sekter değildi. Bunu, Marx’ı yorumlayışında klasik, hatta kimilerimize dogmatik gelebilecek bir tavrı olmadığı anlamında söylemiyorum. Siyasetin ve toplumsal mücadelelerin ele alınışı ve icrası bakımından son derece açık fikirli olması anlamında söylüyorum. “Başkaları ne der?” diye düşünmez, fikri modalara, züppeliklere kapılmazdı.
O çok bilinen hassalarını tekrarlamanın gereği yok, muazzam dil hassasiyeti, sosyalizmin tarihine ilişkin şaşırtıcı bilgisi, yazarken ve de konuşurken herkesi hayran bırakan insicamı. Ve bir de Galatasaraylılığı. Geçen Nisan’da “Ahmet, haydi bir sezonu daha kapattık” diyemeden ayrıldı, bu tatsız sezonda yapayalnız kaldım.
* Bu yazı, Özgür Üniversite’nin 19-20 Nisan’da, Nail Satlıgan’ın anısına düzenlediği Alternatif Bir Ekonomik Model Mümkün sempozyumunda yaptığım konuşmanın revize edilmiş şeklidir.