İspanya’dan Öfkeliler hareketi ile hareketi ve geleceği konuştuk…
Öfkeliler hareketi İspanya’da genç, yetişkin, yaşlı, soldan yana hala kalbi atan, yaşadıkları toplumda değişimi tetiklemek için düğmeye basmaya hazır her bir bireydir. Bu değişime ve insiyatif almaya hazır bireyler, mevcut düzeni değiştirme iradelerini halk meclislerinin ortak mücadele alanına taşırlar ve hareketin bir parçası olurlar. İşte İspanya’da Öfkeliler Hareketi böyle bir yapı içinde oluştu ve gelişti.
Öfkeliler Hareketi bugüne kadar birçok ses getiren eyleme imza attı. Bu eylemlerde dile getirilen talepler nelerdi ve bu talepler arasında bu hareketin kalbi nerede atıyor?
“Neden Şimdi” bizim anahtar sözcüğümüz. 1984 yılından itibaren ispanya Avrupa Yapısal Fonları’nı alıyor. Bu fonların kullanımı bir zamana kadar olumsuz etkisini halka fazla hissettirmedi, çünkü para bir şekilde akıyordu. Ama ne zamanki Birliğe yeni katılımcılar eklendi ve fonlar daha çok Doğu Avrupa ülkelerine kaymaya başladı, yani İspanya’ya finans kapitalin musluğu kesildi, işler hızlıca kötü gitmeye başladı. Bu gidişat da halk nezdinde çeşitli direnç noktalarının açığa çıkmasında ve bu direncin kararlı bir “değiştirme arzusuyla” ortak bir mücadele alanına taşınmasında etkili oldu.
Her toplumsal hareket gibi, Ö.H çevresinde oluşan hareketin talepleri de çeşitlidir. Dışarıdan özellikle Birlik’in hegemonik ülkeleri tarafından dayatılan politikalar, halkın üzerinde ekonomik, sosyal, kültürel ve toplumsal birçok olumsuz etki yaratıyor ve farklı konular üzerinden talepleri ve tepkileri açığa çıkarıyor. Öfkeliler Hareketi de, zaten tüm bu taleplerin ortak bir mücadele alanında buluşmasıyla ortaya çıktı.
Hareketin “çekirdek talebi” ise halkın egemenliğine sahip çıkmak üzerine inşa edildi. Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Parlamentosu gibi hegemonik yapıların egemenliğine karşı, halkın söz-yetki-karar hakkı için ortaya koyduğu direnç ve kendilerinin karar verebileceği bir gelecek için mücadele iradesi hareketin kalbini oluşturuyor.
Ve ayrıca bizim ülkemiz için küresel güçlerin hayata geçirmeye çalıştığı planların da bugün birçok ülke için geçerli olduğunu belirtmekte fayda var. Ekonomik durgunluğu “Küresel Hükümetler” kurma yolunda fırsata dönüştürmekte kararlı olanların bu planları halkların egemenlik hakkının yok sayılmasıyla dayatılmaya çalışılıyor.
Ö.H Başka bir dünya mümkün olabileceğine inanıyor mu? Eğer öyleyse, kapitalizme karşı çıkmanın ötesinde özellikle değiştirme mücadelesinde hangi stratejileri izliyor?
Bizler hareketin başında “başka bir dünya mümkün” sloganıyla yola çıkmıştık. Şimdi ise “başka bir dünya, hemen!” sloganıyla yola devam ediyoruz. Çünkü “mümkün” dediğimiz şeyi ihtimalden çıkararak harekete dönüştürmenin, bir adım daha ilerlemek olduğunun farkındayız.
Hala çoğunluk olarak bahsedebileceğimiz bir nüfus, bu değişim iradesine kör kalmayı tercih ediyor. Onlar hala ana akım basını takip ediyor, hala bu basının televizyon kanalını izliyor, çalışma koşullarından nefret etse de sessiz kalarak işine gidiyor, kimileri pahalı giysilere tonlarca para harcıyor… vb. Daha da kötüsü bu insanlar oy bile kullanmıyor, politik bir kimlikleri yok, değiştirme güçlerini reddediyor, taleplerini dillendirmekten bile kaçınıyorlar.
Bu yapı içinde bizimde çabamız, tüm bu insanlara önderlik edecek bir hareket noktası oluşturarak, başka bir dünyanın mümkün olabileceğine ikna etmek ve buna ilişkin güçlerinin farkındalığını yaratmak.
Dediğiniz gibi bugün birçok ülkede kapitalizmin neoliberal sürecine uygun dönüşüm süreçlerinin daha hızlandığı ve emekçi halklar nezdinde şiddetini arttırdığı bir dönemden geçiyoruz. Sınıf çelişkilerinin daha berraklaştığı bu sürece ülkenizdeki gibi dünyanın birçok yerinde bu saldırılara karşı oluşan direnişler ve yeniden yükselme eğiliminde olan toplumsal mücadele ruhu da eşlik ediyor. Bu süreci 1960’larla karşılaştırdığımızda…
Evet, elbette. Ve aslında birçok yerde Occupy (İşgal) hareketlerinin başlamasında da böylesi bir hafıza ve bilincin rolünün büyük olduğunu düşünüyorum.
Kişisel olarak mücadelenin her zaman devam ettiğini düşünen biriyim. Her ne kadar Devrim bu süreç içinde her zaman aynı yakınlıkta olmasa da, yanlış olan her şeyin karşısında ömür boyu bir kavganın verilmesi,
1960’lardaki mücadele ruhunun da bugünlere kadar yok olmamasını sağlamaktadır.
Peki, sizce önümüzdeki dönem devrim ihtimallerinden yeniden bahsedebileceğimiz bir dönem mi olacak? Küresel direnişlerin ve gelişen mücadelenin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bugün giderek ortaklaşan ve küresel bir mücadeleye doğru ilerleyen direnişlerden bahsediyoruz. Her geçen gün daha fazla insanın, kapitalizmin tüm olumsuzluklarıyla olan temasıyla, bu direnişlerin parçası haline geldiğini söylemek mümkün. Yerellerde oluşan bu dinamiklerin ortaklaşma isteği de bizi umutlandıran bir faktör, benim Türkiye’den sizlerle yapmış olduğum bu röportaj da bunun tam bir kanıtı olarak sayılabilir.
Devrimci bir değişim, hepimizin ortak hareket şiarı olmalı. Halkın iradesiyle oluşan, güçlenen bir değişim olmalı. Bugün şiddete dayalı, halktan kopuk bir değişim süreçlerini de yenen bir dinamiğin oluşturulması en önemli görevimiz olmalı.
Peki Ö.H’nın yapısına tekrar geri dönecek olursak, Ö.H’nin nasıl bir örgütleme ağı var?
Öncelikle merkeziyetçiliğe dayanmayan, yerel insiyatiflerin temel alındığı bir yapımızın olduğunu söyleyebilirim. Her alanda oluşan insiyatifler, ortak hareket alanının dışına çıkmadan kendi alanlarında çalışma yapar.
Sosyal medyayı etkin olarak kullanıyoruz.
Bugün hareketimizin örgütlü olduğu yerler Kanada, ABD, Meksika, Avustralya, Arjantin, Şili, Brezilya. Çoğu Avrupa ülkesi de ağın bir parçası, özellikle buna Kuzey ülkeleri de dahil, İsviçre gibi. Şu anda aktif olarak Afrika, Orta Doğu ve Uzakdoğu üzerinden ağımızı genişletmeye çalışıyoruz.
İnsanlar ya sosyal medya üzerinden ya da bizlerle doğrudan iletişime gerçek hareketimize katılabiliyorlar. Gerçekleştirdiğimiz eylemlerin soysal medya üzerinden yaygınlaştırılması, bizimle iletişime geçenlerin sayılarını da arttıran önemli bir faktör oluyor.
Bölgesel veya küresel anlamda diğer direniş hareketleriyle iletişiminiz nasıl? Özellikle bölgedeki gruplarla iletişimi nasıl sağlıyorsunuz? Ortak bir çalışma faaliyetiniz var mı?
Çoğunlukla Uluslararası Öğrenci Hareketi ile çalışıyoruz. Meksika’da öğrencilerin demokratik hakları üzerine mücadele veren Yo Soy 132 hareketiyle oldukça yakın bir iletişimimiz var.
Geliştirdiğimiz “ortak çalışma programı”, mücadelelerimizin ortaklaştırılmasına dayanan, eylem dayanışmaları, açıklamaların her ülke dilinde çevrilmesiyle ortak bir dil yakalamaya dayanıyor. Toplumun bilinçlendirilmesine dönük eğitim çalışmaları ve imza kampanyaları faaliyetlerimizden sadece birkaçı.
Böylesi bir çalışmanın ve çabanın ürünü olarak 15 Kasım 2011 tarihinde gerçekleştirdiğimiz “Küresel Gürültü” eylemleriyle önemli bir başarı yakaladığımızı düşünüyoruz.