Bu topraklarda yapılmış en kapsamlı İslam konferansının olduğu günlerde Özgürlük Teolojisinden söz etmek istedim. Brezilya’da Topraksızlarla birlikte yürüyordum. 275 kilometre yürüyecektik. 12.807 delege vardı. Bu yürüyüşün aylarca süren örgütlenmesi sırasında ülkenin her yanındaki Topraksızların yerleşim yerlerinden seçilerek gelmişlerdi. MST-Topraksız İşçi Hareketi büyük toprak sahiplerinin topraklarını işgal ediyor, hep birlikte üretiyorlardı. Toprak işleyenindir diyorlardı. Her gün yirmi kilometre kadar yürüyorduk. Çok iyi örgütlenmiş bir yürüyüştü. Biz yatakları, battaniyeleri ve ne varsa bırakıyor, vardığımız yerde kurulmuş çadırlarda bizi bekler buluyorduk. Hemen sıcak yemeğimiz önümüze geliyordu. Bu her gün iki öğünden 30.000 öğün sıcak yemek, 15.000 sandviç, binlerce ton kahve, binlerce binlerce ton su demekti. Yürüyüş konvoyunun ortasında bir TIR vardı. Üstünde halkın müzik grupları konser veriyorlardı. TIR’ın içinde Marcha FM- Yürüyüş Radyosu kuruluydu. Konserleri, sloganları ve konuşmaları yayınlıyordu. Bin kadar el radyosu dağıtılmıştı. Radyodan Reform Agraria-Toprak reformu diye haykırıldığında Ja-Ja-Ja-Şimdi-Şimdi-Şimdi diye cevaplanıyordu. Kortejin boyu 5 kilometreyi buluyordu. Bu radyodan konuştu Leonardo Boff’. Hıristiyan devrimci, Özgürlük teologu, papaz, profesör; Tanrının suyu satılamaz diyordu.
Eko-sosyalist, yazar, Profesör Michael Lövy ile konuşuyorduk. ‘Aslında Özgürlük Teolojisi, ya da bundan daha geniş bir tanım olan Özgürlükçü Hıristiyanlık mevcut. Bu teolojiyi, kilise taban örgütlenmelerini, kilise topraklarını vs, bütün bu ağın hepsini içeriyor. Bu hareket kapitalizmin kötülükleri ve yoksulları örgütleme ihtiyacı konusunda bilinçlenen koca bir eylemciler kuşağının gelişimine katkıda bulundu. Bunlar Özgürlük Teolojisi’ndeki, Özgürlükçü Hıristiyanlıktaki temel başlıklardır. Kapitalizm ahlaki ve toplumsal anlamda kötü, yıkıcı bir sistemdir. İnsanlar da mücadele etmek için örgütlenmelidirler. Bunlar geliştirilen temel fikirlerdi. Kilise taban örgütlenmelerinde, kiliseye ait topraklarda, bütün bu örgütlenmelerde, ilerici piskoposların desteğiyle çok sayıda eylemci örgütlendi. Özellikle de Brezilya’da. Yüz binlerce insan bu fikirler ve bu pratik içinde eğitildiler. Özgürlük Teolojisi’nin temel fikri yoksulların kendi kurtuluşlarının öznesi haline gelmesidir. Çünkü Kilise geleneksel olarak yoksullara yardım etmeliyiz demiştir. Yani hayır işi, yoksullara acınır ve sadaka verilir, hayır yapılır. Özgürlük Teolojisi ise yeni bir fikir ileri sürdü. Bu fikir yoksulların kendi kendilerine yardım etmek zorunda olduklarıdır. Yoksullar örgütlenmeli ve kendi kendilerini kurtarmak için mücadele etmelidirler.
Ernesto Cardenal ile konuşuyorduk. Devrimci Hristiyan, papaz, Nikaragua devrimi eski kültür bakanı, şair… ‘Vatikanın Hristiyanlığa bakışı karşısında devrimci Hristiyanlığı savunuyoruz. Tepkisel tavırdır bu. Özgürlük Teolojisi yoksullar içindir. Yoksullar için için bir dindir ve yoksul insanları devrimci bir tavra yöneltmiştir… Hristiyanlık ile Marxsizm Latin Amerika da bir çok yerde birliktedir. Çünkü Marxsizm sosyal olarak Hristiyanlık ile bir çok ortak değeri paylaşır. Bir sosyal adalet uygulamasıdır. Sosyalizm kapitalizme karşı bir çıkış yoludur. Kapitalizm ile sosyalizm arasındaki temel fark herkes için üretmek ya da kişiye özel üretmek arasındaki farktır. Orijinal Hristiyanlık herkes için üretimi savunur, komünal üretimi. Kapitalizm egoizmdir sosyalizm ise dayanışma diyordu.
Özgür Gündem