‘Siyaset günleri gelip yetmeden’ – Kemal Bülbül

“Siyaset günleri gelip yetmeden/ Açılın kapılar Şah’a gidelim!”

Günümüzde Alevileri Muaviye soylu düzenin dümenine uydurmak isteyen kimi aklı evveller “Alevi erenleri siyasetle uğraşmazdı, biz de uğraşmayalım!” diyerek, Pirin bu deyişini örnek gösterirler. Oysa “Siyaset etmek” Osmanlının dilinde idam etmek,  katletmek anlamında kullanılırdı. Payitahttaki şeyhül İslam “Kızılbaş taifesinin katli caizdir!” diye fetva vermiş, padişah efendi de “Kızılbaş taifesinin kökü kazına, ehli fesat (Alevi mürşit ve pirleri) siyaset edile” diye ferman salmıştır. Hı(n)zır Paşa bu fermanı uygulamak isterken Pir Sultan Abdal o dillere destan deyişi söylemiştir.

Selçuklunun 1235 Yılında Amasya Kalesinde Baba İlyas’ı “Siyaset etmesi” ile başlayan katliamlar tarihi neredeyse bin yıla ulaştı. Alevilere karşı tüyler ürperten bu kinin, nefretin, katliamın, soykırımın sebebi nedir? Cevabın tarihi hikayesi için ciltlerce kitap yazılabilir. Biz bir cümle ile ifade edecek olursak; Alevilik katı merkeziyetçi, tekçi, adaletsiz, sömürgeci, ayrımcı iktidara karşıdır. Bin yıllık sistematik katliamın sebebi de budur.

Baba İlyas, Baba İshak (1235/1239) katliamı ile başlayan çatışma hala devam etmektedir. Ankara Savaşı’nda (1402) Yıldırım Beyazıt’ın Timur’a yenilmesi ile başlayan “Fetret devri” Alevilerin ikinci defa büyük kırıma uğratılmasının tarihidir. Şeyh Bedrettin ve halifeleri Torlak Kemal, Börklüce Mustafa idam edilir ve “Kızılbaş taifesi” kırımdan geçirilir. Arada birçok katliam yapıldıktan sonra üçüncü büyük katliam 1514 Yavuz Katliamıdır. Yavuz katliamın Kürdistan’daki ortağı Kürt “Siyasetçi” İdrisi Bitlisi’dir. Dördüncü büyük katliam 1527’de I. Süleyman’ın devşirme paşası İbrahim tarafından yapılan Şah Kalender Çelebi katliamıdır. İşte bu katliam Alevi tarihindeki en büyük kırılma noktasıdır. Sonra yine katliam… katliam… katliam…!!!

1826’da II. Mahmut katliam, talan ve yağmayı ayyuka çıkarmış, “Kızılbaş taifesinin kökünü kazımayı” ısrarla sürdürmüştür. 1826 ile 1921 Koçgiri Katliamı arasında olanlar ayrıca araştırma ve incelemeyi gerektirecek kadar geniş ve derindir.  Osmanlı, Koçgiri katliamına kadar sistematik olarak Türkmen Alevileri kırımdan geçirmiştir. Koçgiri katliamının Sakallı Nurettin Paşası bir Arnavut devşirmesi, tetikçi katili de Mustafa Kemal’in “Muhafız Kıtası komutanı” Giresunlu Topal Osman’dır. Koçgiri ve ardından Dersim katliamı “Kurucu irade” nin murat ettiği “Tek kimlik” içindir.

“Tek kimlik” için “Kızılbaş taifesinin” kökü kazındı, “Ehli Fesat” siyaset edildi!

Bu gün modern zamanların siyaseti ile karşı karşıyayız. Bin yıldır değişmeyen Muaviye soylu egemen zihniyet için Alevilerin payına düşen “Siyaset edilmek!” Nitekim Başbakan ile Adalet Bakanının telefon konuşmasında geçen “Hakim Alevi” lafı bir tür “Siyaset etme” değilse nedir? AKP, Cemaat, Muhalefet, Ergenekon, Balyoz “Siyaset etmeyi” ve “Edilmeyi” çok iyi bilirler. Mevcudattan Alevilerin payına düşen siyaset hiçbir zaman çözüm üreten türden olmadı. Mevcudatın Alevilere dönük siyaseti “Siyaset etme” üzerine bina edilmiştir.

Artık Alevilerin “Siyaset etme” zihniyeti siyaset etmesi gerek! 30 Mart yerel seçimleri için bu durum pek mümkün görünmese de buna kapı açacak bir özelliği var. Zira Muaviye soylu zihniyetin türevlerinden oluşan siyasi “Seçenekler” miadını dolduracak. Artık siyaset Muaviye soylu düzende olduğu gibi katliamı, idamı adlandıran ilkel bir kavram değil toplumsal, kültürel, ekonomik, sosyal sorunların çözümü için bilimsel bir kavram haline gelmek üzere. Bu da çoğulcu ve katılımcı siyasetle olacak. Siyaset, elitlerin, zenginlerin işi olmaktan çıkıp yoksulların, inkar edilenlerin, katledilenlerin toplumsal ihtiyaçları için örgütlenme ve özgürleşmesine hizmet edecek insani bir duruma hizmet eder hale gelecek. Siyasetin bu haline en çok gereksinim duyan kesimlerin başında Aleviler geliyor.

Aleviler için siyasetin kaynağı kendi tarihleridir. Tarihteki yaşanmışlıklar Alevilerin nasıl siyaset yapacağına ışık tutacak kaynaktır. Muaviye soylu düzeni döndüren çarkın dişlilerinden biri Alevilerin siyasi tercihi olamaz. Zira Pir Sultan Abdal’ın deyişiyle “Bozuk düzende sağlam çark olunmaz!” Pirin yüzyıllar önce söylediği sözün anlamı her dönemde güncelliğini korudu. Ama bu dönemki kadar güncel olmamıştı. Düzen de çürüdü, çark da!… Zaman bu çürük düzenin bozuk çarkını “Siyaset etme” zamanıdır!

Bu yazı Özgür Gündem Gazetesi’nin 12 Mart tarihli sayısında yayınlanmıştır.

Yoruma kapalı