Soma’da yaşanan ve iş cinayeti kavramının sınırlarını da aşan katliam, AKP’nin misyonunu bir kez daha gösterdi. Gören gözlere. Bu misyon, liberal/neoliberal ekonomi politikasına oturuyor. Klasik liberalizmin temel ilkelerine bağlı neoliberalizm, sosyal reform, sosyal koruma yasalarına karşı. Özel mülkiyeti ve açık piyasaları savunuyor. Yani özelleştirme. Yani taşeronlaşma ve çalışma hayatının ölçüsüz ve sınırsız biçimde esnekleştirilmesi… İşçi için kuralsız ve güvencesiz çalışma.
AKP’nin iktidara gelir gelmez yaptığı ilk iş, “işçinin korunması” ilkesini esas alan “koruyucu” İş Kanunu’nu yürürlükten kaldırmak oldu. Bunun yerine rekabeti, sermayenin korunmasını ve serbestliğini ve çalışma hayatında esnekliği gözeten yeni bir İş Kanunu çıkardı. Yoğunlaştırılmış iş haftası, kayan iş süreleri, telafi çalışması, yani işveren için sayısal esneklik getirildi. Haftalık çalışma sürelerinin iş yoğunluğuna göre değişebilir biçimde ayarlanabilmesine olanak sağlandı. İşverenin işçiyi ne zaman isterse o zaman çalıştırabileceği bir model, “çağrı üzerine çalışma” yasaya girdi. Geçici işçilik, kısmi çalışma, mevsimlik işçilik, iş paylaşımı, eve iş verme, tele çalışma gibi esnek çalışma modellerinin yasal zemini oluşturuldu. AKP’nin İş Kanunu ile işverenin işçisini bir başkasına “ödünç vermesi” mümkün kılındı. Bunların hiçbir eski yasada yoktu.
Ve “alt işveren” başlığı altında taşeron sistemi AKP’nin İş Kanunu’nda yerini aldı. Taşeronlaşma AKP iktidarı döneminde çığ gibi büyüdü, yaygınlaştı. Fabrikaların pek çok ünitesi taşeronlara verildi. Yükleme rampaları, paketleme, bakım ve onarım işleri, elektrik, elektronik işleri, montaj… Bundan asıl işveren de büyük -ve tabii ki kirli- karlar elde etmeye başladı. “Çağdaş” geçinen dev sanayi kuruluşlarının bünyelerinde günde 16 saat, fazla mesai ücretleri de ödenmeden, hafta tatili, yıllık izin hakları da verilmeden çalıştırılan köle işçilerin sırtından işgücü maliyetleri düşürüldü ve lanet olası küresel pazarda rekabet şansı yaratıldı, yaratılıyor. Her yer taşerona verildi, belediyeler, kamu kurumlarının elindeki işletmeler, işlikler, özel sektörün neredeyse bütün fabrikaları… Bir sermaye kesimi palazlandırıldı, mafya bozuntusu, silahlı külahlı, arabesk ve acıması olmayan. Tersanelerde işçileri kum torbası yerine kullanacak kadar insana saygısı olmayan… Bugün taşeron istihdamının, kayıt dışı çalışanlarla birlikte 2 milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
Bugün hükümet, taşeron sistemini daha da pekiştirecek yasa değişiklikleri üzerinde çalışıyor. Taşeron düzeni AKP’nin İş Kanunu’nda diğer esnek çalışma modelleriyle birlikte zaten geniş bir hukuki güvenceye kavuşturulmuştu. Ama yetmiyor. Başlangıçta yardımcı işlerle ve uzmanlık gerektiren işlerle sınırlandırılan taşeronun kapsamı, sonraki düzenlemelerle ve yorum yoluyla genişletilmeye çalışıldı. Şimdi ise asıl işlerin de taşerona verilebilmesi ve taşeronun ihbar ve kıdem tazminatı yükümlülüğü gibi potansiyel işgücü maliyetlerinin de kamunun yani halkın sırtına yüklenmesi amaçlanıyor. Taşerona iyi niyet kurallarına aykırı biçimde, kanuna karşı hile yoluyla muvazaalı iş verilmesine karşı yasadaki eksik de olsa önleyici düzenlemeler de ortada gezen “gizli” tasarıda yer almıyor. Kaldırılmış. Uzun lafa gerek yok, yapılmak istenen kamu ihaleleri ve ihale sözleşmelerine ilişkin yeni düzenlemelerle daha da pekiştirilmiş, bir büyük kıyak daha.
Taşeron çalışma yaşamına ölüm getirdi. AKP iktidara geldiğinden bu yana iş cinayetlerinde 15 bine yakın işçi hayatını kaybetti. Her yıl 1000’den, her ay 100’den fazla işçi iş cinayetlerine kurban gidiyor. Kömür madenlerinde iş kazası nedeniyle ölüm oranı, taşeron işletmelerde, sendikalı işletmelere oranla 34 kat fazla. Daha fazla, daha fazla kar için.
Bu işin fıtratında ölüm var.
Bu yazı sendika.org sitesinden alınmıştır.