Kritik bir süreçten geçiyoruz. 12 Eylül askeri darbesinin yarattığı tahribattan sonra ilk defa AKP hükümetinin baskısı ve saldırısıyla karşı karşıyayız. Askeri faşizmin yarattığı yıkım ve tahribatı devrimcilerin onarma ve kendilerini de toparlama çabaları yıllar sürdü. Askeri güce dayanan faşizmin uzun süre kalma şansı yoktu çünkü toplumsal meşruiyeti yoktu. AKP hükümeti askeri faşizmden farklı olarak bir toplumsal meşruiyete dayanıyor ve adım adım sivil faşizme doğru yöneliyor. Her şeyde yürütmeyi öne çıkararak devleti ve biçimini hızla faşizme göre düzenliyor. İlk defa faşizmin bir toplumsal meşruiyeti var.
Öte yandan 12 Eylül yenilgisini üzerinden atan devrimci hareket Gezi Direnişiyle açığa çıkan toplumsal meşruiyetle hızla toparlanıyor. Toplum ilk defa uzlaşmaz bir şekilde ikiye ayrıldı. AKP hükümeti bir yandan devleti hızla faşizme göre tahkim etmeye çalışıyor, bir yandan İslami temellere göre toplumu yönlendirmeye çalışıyor, bir yandan da yeni-Osmanlıcı tezlerle oluşturmaya çalıştığı paradigmayla emperyalist özlemler güderek buradan politize ettiği küçük ve orta burjuvaziyle faşist bir taban ve meşruiyet kazanıyor. İktidarı elinde bulunduran finans-kapital AKP hükümetiyle ilk defa uzlaşmaz ilişkilere doğru, bir çatışma ortamına sürükleniyor.
Finans-kapital İslami faşizmin yayılmacı eğilimleri karşısında cidden ürkmüş durumda. Bu duruma karşı ABD ve Cemaat’in etkinlikleri de AKP’yi durduramıyor. Çünkü AKP’nin milliyetçi söylem ve eylemleriyle, sosyal açıdan bazı iyileştirici icraatlarının yanında yayılmacı hesaplarıyla angaje olduğu “Büyük Türkiye” savı ciddi anlamda karşılık buluyor.
Diğer bir toplumsal meşruiyete dayanan CHP ise ciddi bir muhalefet yapabilecek durumda değil. Somut bir hedefe sahip olmayan yapısıyla bugün olmasa da önümüzdeki dönem çözülme ya da bölünmeyle karşı karşıya kalacaktır. Bu bölünme sosyalistlere çok önemli katkı sunabilir. Sosyal demokrasi siyasi olarak tasfiyeyle karşı karşıyadır. Bu durum gezi olaylarında somut olarak kendisini açığa vurmuştur.
Önümüzdeki süreç bir taraftan gerilecek diğer taraftan uzlaşmayla yumuşayacaktır. Gerilecek çünkü, devrimci demokrasi hızla toplumsal meşruiyet kazanmaya başlayacaktır. CHP’deki sosyalistlerin, sosyal demokratların doğru bir taktik adım atıldığı durumda sosyalist partilere katılması yakın bir ihtimaldir. Uzlaşılacaktır çünkü AKP Kürt sorununu çözmek durumundadır. Etrafı Kürt devletleriyle sarılıdır. Nesnel durum sorunun uzun süre sarkıtılmasına izin vermez. Zaten Suriye ve Irak Kürtleriyle uzlaşmış durumdadır ve içeride onu sürekli sıkıştıracak bir Kürt sorunuyla ikinci bir cephe açmak istemez. AKP şunu çok iyi bilmektedir: Devrimci hareket hızla toplumsal meşruiyet kazanacaktır bu anlamda iki cephede savaşmak onun sonu olabilir. Bir de klasik sömürgecilik AKP’nin hedefleri açısından da miadını doldurmuştur. Bu yüzden Kürt sorununu çözecektir. Bu sorun yeni sömürgecilik temelinde yeniden tahkim edilecektir.
Devrimci demokrasinin önünde acil görevler hızla saptanmalı ve doğru bir taktik belirlenmelidir. Önümüzdeki süreç daha da sertleşecektir. Bugünden rutin işleri aşacak daha düzenli bir çalışmanın programı oluşturulmaya çalışılmalıdır. Gösteri, miting gibi savunma eylemlerini yapmakla birlikte faşizmi püskürtecek daha organize eylemleri örgütlemeliyiz. Toplumun bütün kesimlerinin yüzü önümüzdeki dönemde bizlere dönecektir. İslami faşizmin baskısı, ekonomik kriz, finans-kapital’in alacağı önlemler bütün demokrat ve anti-kapitalist kesimlerle büyük bir buluşma gerçekleştirmemizi olası hale getirecektir. Bu buluşmayı daha üst bir noktaya taşımak ve stratejik hedeflere vurmak, birleşik bir devrimci cepheyle mümkün olabilir. Ancak şöyle bir küçük ihtimal de olasılıklar arasında sayılabilir; Kürtlerin barışması bizi tek başımıza bırakabilir bu yüzden devrimci güçler cephesini örmeli ve cepheden bir savaşı yürütmeliyiz.
Bunun için hayatın gündelik, rutin yaşamından farklı, daha düzeyli, düzenden kopuşan, partili yaşamı ve sorumluluğu memurcu alışkanlıklardan koparan, her gün kendinden feda edebilecek, bütün kapitalist yaşamın sunduğu zevk ve tatlardan kendini koruyan bir düzeyi tutturabilmeli, partili sorumluluğu siyasi alışkanlık haline getirmiş ve bütün bireyci tat vericilerden kopuşmuş, özgürleşmiş bir yaşama doğru bugünden kendimizi dönüştürmeliyiz. Şimdi devrimci demokratik cepheyi örme zamanı. Bu iki şey olmadan büyük görevlerin üstesinden gelemeyiz. Bu yüzden yasal parti rahatlığından ve alışkanlığından uzakta, açık devrimci parti kültürünü ve tarzını geliştirmeli, bu zeminde toplumsal meşruiyeti örmeliyiz. Şimdi meşru devrimci demokratik güçlerle devrimi örme zamanı.