AKP hızla hayatı militarize etmeye devam ediyor, edecek. Toplumsal meşruiyetin (bu onlara göre seçim başarısıdır) verdiği güçle, finans-kapitalin ciddi muhalefetine rağmen gittikçe faşizanlaşacaktır. AKP büyük ihtimalle finans-kapital ve Cemaat’in ekonomik olanaklarına da operasyon yapmaya başlayacak ve onları buradan da sıkıştırmaya çalışacaktır. Çünkü finans-kapitalle ipler halihazırda kopmuş bulunmaktadır ve hem ABD hem de Cemaat’le açığa çıkan gerilim daha da tırmanacak gibi görünmektedir.
Bu müdahalelerin siyasi anlamda el koymalar şeklinde gelişebileceğini de tahmin ediyorum. Milli burjuvazinin desteğini arkasına alan AKP’nin (en son BMC ihalesine giren Ethem Sancak üzerinden somut olarak görülmektedir ki AKP milli askeri sanayi politikasını da dayandığı bu milli burjuvazi üzerinden gerçekleştirmek istemektedir) küçük burjuvazi ve orta sınıfları da güçlü bir şekilde arkasından sürükleyerek faşizme doğru yönelme ihtimali çok yüksektir.
Toplumu İslamileştirirken iktidarı da ele geçirmeye başlayan AKP devleti hızla militarize edecektir. AKP artık kendi başına yol almak istemektedir; çünkü siyasal İslam projesinin ABD, Cemaat ve finans-kapital denklemli uzlaşması bitmiş görünmektedir. AKP emperyalist hedeflerinin siyasal ayağını İslami faşizmle kurmak istemektedir; daha doğrusu olaylar ve olgular onu bu noktaya itmiştir. Bu süreçten sonra başka seçeneği yoktur. Süreç ya onu bölgesel bir aktör olarak Ortadoğu bataklığına sürükleyecek ya da bir askeri müdahaleyle alaşağı edilecektir.
Burada kritik olan egemenler arasındaki bu it dalaşında devrimci, sol güçlerin doğru bir taktik ve stratejiyle sürece müdahil olup olamayacaklarıdır. AKP bundan sonraki süreçte Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası başkanlık sistemini Meclis’ten geçirerek Meclis’i feshedebilir. İslami burjuvazinin (milli ya da Anadolu) siyasal İslamı devlete doğru örgütleyen ittifakı genel seçimlerden sonra ortaya çıkacak seçim başarısı ya da zaferi ile Meclis’i feshetmeye kadar uzayacaktır. Şunu çok iyi görmek gerekir ki AKP yalnızca finans-kapitale hizmet eden bir parti değildir. Onunla ya da onsuz İslami bir devrime doğru hızla tedrici anlamda yönelmektedir. Bunu başarabilmek için de faşizmi tercih etmekten başka seçeneği yoktur.
Bu durum ciddi olarak devrimcilere tek bir cepheden hareket etmeyi dayatmaktadır. İstanbul’da iki 1 mayıs yaşanmıştır. Biri devrimci-demokratik güçlerin AKP’yi durdurmak ve faşizmi püskürtmek anlamına gelen Taksim hedefi, diğeri ise bu güçlerden yolunu ayıran ve düzenle karşı karşıya gelmek istemeyen Kadıköy’deki 1 Mayıs. AKP’nin Taksim yasağı yalnızca Gezi Direnişinin rövanşını alma tutumu değildir. Ona denk gelmekle birlikte yükselen toplumsal muhalefetin Taksim’le buluşmasını engellemektir. Çünkü Taksim ele geçirildiğinde AKP taktik moral olarak büyük oranda hırpalanacaktı. Bizim için önemli olan Taksim hedefinden vazgeçmediğimizi göstermekti.
Yalnız bu basit bir eylem faaliyeti olarak algılanmamalıdır. Açıktır ki Taksim hedefi, devrimci faaliyetin ilk defa bir savunma adımı değil gerici güçlere karşı bir devrimci saldırısıdır. İlk defa bir gerilla harbi yaşanmıştır. Bütün olaylarda göğüs göğüse bir savaş sürmüştür. İstanbul’da iki 1 Mayıs yaşanmıştır. Biri çete savaşlarıyla devrimci tutum alan Taksim hedefi, diğeri ise düzenle karşı karşıya gelmek istemeyen daha doğrusu bizlerden yollarını ayırdığını duyurmak isteyen Kadıköy 1 Mayısı’dır. Yollar netleşecektir bundan sonra.