Teman Köyü’nü bilir misiniz? Ezel-i kadim kadar uzun bir zamandan beri, dağları yarıp derin vadiler açarak coşkun akan Peri Suyu’ndan ince bir şose yolla gidilir Teman Köyü’ne. Teman Köyü yoksul, Teman Köyü garip, Teman Köyü yalnız, Teman Köyü yaraları sağalmadan yeniden yaralanan bir haldedir. Uzaktaki tepelerden “Gece görüş dürbünleri” ile izlenir. Keskin nişancılar köye gelip gidenleri arpacığın tepeciğinden izler! Vadinin tabanından, tepenin yamacına kadar serpişmiş hanelerin oluşturduğu küçümencik bir köydür Teman. Dersim’in bir köyüdür Teman.
Lakin Teman’ı önemli, değerli, görülesi, niyaz edilesi kılan birileri var. Birileri dediğim bir Aile! Doğan Ailesi. Kebire Ana, Kazım Baba ve çocukları… Kebire Ana ile Kazım Baba’nın kız çocukları yaşıyor. Ama iki erkek çocukları Hakka Yürümüş, Hak ile Hak olmuşlar. Adına türküler yakılan, destanlar söylenen, yeminler edilen, resimleri elden ele, isimleri dilden dile dolaşan iki çocuk… Mazlum ve Delil!..
Tepenin yamacında, rüzgarda salınan bir çift kavak ağacının altında, mezarları çiçekle bezenmiş, boylu boyunca yatan bu iki kardeş, karanlık zulmatın gidişine yaşamları ile “Dur!” diyen iki özge candır. Bu iki kardeşin hikayesi, ateşi zalimlerden çalıp insanlara verenler kadar, gaddar, katil ve talancı hükümdarları dize getiren ermişlerin hikayesi kadar kutsaldır.
Kuytu ve “Medeniyetten uzak” yoksulluğun, çaresizliğin, yalnızlığın adeta bir mahkumiyet gibi yaşandığı diyardan çıkıp, kahredici, katmerli bir yasağı delen ve zifiri karanlığa bilincini, bedenini ışık eden iki genci canını adayacak kadar derde gark eden şey neydi ki? Mazlum ve Delil canlara gelene kadar kim bilir kaç can bu kahredici yalnızlığın ve adı bile söylenmeyen yasağın katmerli zulmün altında yitip gitti… Mazlum ve Delil kardeşlerin hikayesindeki sırrı hakikat isimleriyle başlıyor desek yanlış olmaz! Mazlum; “Zulüm görmüş, kendisine zulüm edilmiş, haksızlığa uğramış, sessiz, uysal, boynu bükük” anlamında bir kelime. Tam da ismin sahibi ile örtüşen bir anlam içeriyor. Delil; “Kanıt, insanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek emare, rehber.” Anlamın isimle örtüşmesine bakar mısınız?! Lakin her iki ismin de başka derin anlamı da var. Mazlum sözcüğü halkın dilinde zulümden, zalimden, kirden, kötü ve haram olandan arınmış, pir u pak anlamına gelir. Mazlum olmak kutlu ve onurlu bir mertebedir halk nazarında. Delil, Alevi inancında varlığın başlangıcı, Hakkın ışık ve nur olarak tecelli etmesi demektir. Hak hiçlik aleminden, varlık alemine devran olurken ışık ve nur haliyle tecelli etti. Ve cümle kainat, kainattaki mahlukat nurdan peyda oldu. Kainat ve kainattaki cümle mahlukat sureti haktandır. Bu hakikatten mürekkep, ayini cem delil uyandırmakla başlar ve delili sır etmekle mühürlenir. Şimdi kimi okuyucular “Bu da ne demek?” diyecekler. Cismi canım, ruhi revanım, aklım imanım yarenler kimi şeylerin çok ayrıntılı izahını beklemek yerine emek ve çaba sarf ederek anlamına vakıf olmak daha evladır derim. Zira kutsal olanın bile anlam yitimine uğradığı bu kavramsallaştırma çağında bırakalım bazı kavramlar tadında ve kıvamında kalsın.
Hiçbir çıkar gözetmeden, ermişler, evliyalar kadar derin ve sarsıcı bir yaşam hikayesine sahip iki kardeşin isimleri yaşamlarına ve eylemlerine kılavuzluk etmiş. Munzur Babanın, Düzgün Babanın, Pir Seyit Rıza’nın, Alişer ve Zarife Ana’nın torunları kendi tarihini ve kutsal değerlerini unutmamış. Unutulmaması gereken bir hakikat de Mazlum ve Delil’in Mürşididir. “Dehre sultan olmak boş bir heyula imiş! Bir Mürşide bend olmak her şeyden evla imiş!” Mazlum ve Delil’in Mürşidine aşk olsun!..
Newroz Bayramı Kürdistan’ın dört bir yanında kutlanıyor. Merak ediyorum; Newroz Bayramı’nda heyet düzeyinde de olsa (Ki bizce yüz binler olmalı) temsili bir grup neden Mazlum ve Delil Doğan’ın mezarını ziyaret edip, kır çiçekleri bırakmaz? Hele de kitle coşkusunun arşı alaya çıktığı bu günlerde!
Coşkunun, sevincin, var olma bilincinin zirveye çıktığı, insanın doğa ile, doğanın insan ile özdeşleştiği böylesi bir günü yasaklayanlar çoktan mahkum oldu. Üç kibritin kandil, kandilin delil olduğu özgürlük tutkusunun ayini cemi coşkusuna dönüştüğü bu devranda Mazlum ve Delil’i aşk ile anmak gerek! Newroz’u bir bayramdan öte anlamlı kılan değerleri ifade etmek hiç de kolay değil. Daha bunun edebiyatı, romanı, öyküsü, destanı yazılacak. Filmi, belgeseli yapılacak! Ama bu sanatsal ürünler bile 12 Eylül zulmünün zindan karanlığında yakılan üç kibritin ışığı kadar aydınlatıcı olabilir mi?
Newroz Pîroz Be… Newroz Kutlu Olsun…
Bu yazı 19 Mart 2014 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde yayınlanmıştır.