KALDIR-AT (Yenisini alırız tatlım, şanımız yürüsün!)

Bu yazı 2014 – 8 Mart, Feminist Gece Yürüyüşü’nde bir trans kadına uygulanan fiziksel şiddet sonrası/sonucu yazılmıştır.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Feminist Gece Yürüyüşü’ne her yıl olduğu gibi bu yıl da feminist mücadele içinde varlık gösteren trans kadınlar katılmıştır.

Okulda, işte, mecliste ve her türlü politik alanda hatta (eğer varsa) apolitik alanlarda trans kadınlar vardır! Bu bağlamda özellikle hak mücadelesi veren trans kadınların kendi tercihleri doğrultusunda feminist, sol, anarşist, liberal, sağ vs. örgütlenmelerde olmaları kaçınılmazdır. Hiçbir ideolojik görüş, siyasi yapılanma, gündelik alanlar heteroseksizmin tekelinde değildir. (Maalesef heteroseksizm bile.)

Ötekileştirilen bir kimliğin dayanışması olan trans dayanışma kendi dinamiklerinin doğal sonucu olarak günümüzde öncelikle/çoğu zaman feminist hareketle yan yanadır, iç içedir.

Yukarıda belirttiğim nedenlerle ve sonuçlarla trans kadınlar 8 Mart feminist yürüyşlerine katıldılar, katılıyorlar ve katılacaklar. (Ve tabii ki başka başka politik alanlara da.) Tıpkı bu yıl katıldıkları gibi.

Peki Neler Oldu?

1) Transfobik Şiddet Öncesi:

Feministler (trans olan veya olmayan) yürüyüşte erkeklerin olmasını istemediler, en önde yürümelerini istemediler, kadınlar olarak mor bayraklarla feminist mücadele özelinde yürümek istediler. Başka bir feminist kadın grubu ise erkekleri ile yürümek istedi. Mor bayraktan fazlası ile, yani kendi sosyalist-sol temsiliyetleri ile DE yürümek istediler.

Hangi grubun feminizmi daha meşrudur, sosyalizm feminizmi önceliyor mu, alanda erkekler olmalı mı olmamalı mı… Bunlar bu yazının konusu dışındadır, orada yaşanan transfobik şiddetten bağımsızdır. (İki grubun da içinde kadınların olması, bu kadınların kendini feminist olarak tanımlaması bence yazının dahili olmayan bu konuların ayrıca tartışılmasını önemli kılıyor. Beyan esastır çünkü.)

2) Transfobik Şiddet

Yukarıdaki bahsettiğim sebepler sonucu bu gece yapılan yürüşte kadınlı-erkekli yürümek isteyen bayraklı sosyalist (sosyalist olmalarının kaçınılmaz “SONUCU” feminist olduklarını düşünen) grup ile sadece kadınlarla yürümek isteyen (ve tabii feminizmin öznesi kadındır, sosyalizm feminizm demek değildir diye düşünen) grup arasında sonu şiddetle biten bir tartışma yaşandı.

Sadece kadınlı grup; kadınlı-erkekli gruptan bayraklarını indirmelerini istedi. Sadece kadınlı grupta bu isteği dile getirenler arasın BİR TRANS KADIN DA VARDI. İşte bu kadına tıpkı diğer kadınlar gibi “bayraklarınızı indirin” dediği için kadınlı-erkekli grubun erkeklerinin biri tarafından UÇAN TEKME atıldı. (Tabii ki gene bu erkekler tarafından tüm kadınlara uygulanan SÖZEL şiddet de vardı.)

Bu yıl yürüyüşe katılan bir trans kadına fiziksel şiddet uygulandı.

Bu yıl yürüyüşe katılan bir trans kadına bir erkek tarafından tekme atıldı.

Bu tekmeyi atan erkek 8 Mart destekçisi bir sol örgütün 8 Mart’ı destekleyen/sahiplenen bir üyesiydi.

2014, 8 Mart’ta bir trans kadına, bir sol örgütün mensubu erkek tarafından atılan tekmenin tesadüf olmadığını biliyoruz.

Bu tekmeyi atan bireyin örgütlü olduğu sol örgüt GÖRÜNMEYEN savunmasında, yani özellikle sosyal medyada “TEKME ATILAN ŞAHSIN” bir kadın değil “LGBT BİREYİ” olduğunu vurguluyor. Buradan da anlaşıldığı gibi, o tekmenin dinamiklerinde “TRANSFOBİ” vardır. Bu feminizme ve kadın dayanışmasına karşı olan faşist bir örgütlenmenin trans-trans olmayan ayırmadan TÜM KADINLARA attığı “tekme”lerden farklıdır.

Bu tekmeyi atılabilir kılan unsurlar, bu tekmenin ilk hedefinin trans kadın oluşu ve bu tekme sonrası “görünmeyen” savunmalar bu tekmeyi transfobik kılar. Bu tekmeyi her sol örgütlenme kendi özelinde sorgulamalıdır. Kadına karşı şiddet genelinde, TRANSFOBİK ŞİDDET ÖZELİNDE bu tekmenin öz eleştirisi kendine transfobi karşıtıyım diyen herkesçe verilmelidir. (Tabii ki ayrıca hem bu transfobik tekmenin hem de orada kadına karşı uygulanan her türlü şiddetin deşifresi yapılmalıdır; bunu yapan sol örgütler spesifik ayıklanmalıdır.)

BU YÜZDEN BU TEKME TRANSFOBİKTİR. NOKTA!

Tüm Bunların Ötesinde…

Transseksüel kadınlar ve translar 8 Mart alanlarını ciddi politik, akademik, gündelik, hukuki… mücadeleler sonrasında kazanmışlardır. Hatta 8 Mart harici de bütün alanları bu mücadeleleriyle kazandılar, kazanıyorlar, kazanacaklar. 8 Mart bunların içinde en önemlilerindendir. Bu zamana kadar 8 Mart alalarında transseksüel kadınlar ve translar çeşitli şekillerde dışlanmıştır, ötekileştirilmiştir.

Açıkça feminist kadınlar tarafından, kadın organizasyonlarında transseksüel kadınların kesin olarak istenmediği günlerden bu günlere LGBTİ MÜCADELE ile gelinmiştir. Bu süreçte feminizm dahi ciddi transfobik tutumlarda bulunmuştur. Çok yakın bir zamana kadar Türkiye’deki feminist eylemlere beden geçişi yapmamış trans kadınların alınmaması ile mücadele edilmiştir.

Hiçbir alanda, hiçbir toplumun stres topunun TRANSLAR VE LGBİ’ler olmasını kabul etmiyoruz. Bir insan hakkı mücadelesi de olan transfobi karşıtı mücadelenin, “transfobi” denilen kavramın içini boşaltmadan iyi analiz etmesi gerekiyor. Ancak bu şekilde transfobi görünür kılınabiliyor. Son olarak tez elden KALDIRILSIN ATILSIN.

İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği

Yoruma kapalı