Venedik Mimarlık Bienali’nde, ‘Kes Sesini Tayyip’e otosansür


Kes sesini tayyipVenedik Mimarlık Bienali’nde, Gezi eylemleri sırasında AKM’de asılı duran’Kes Sesini Tayyip’ afişinin, Murat Tabanlıoğlu’nun küratörlüğünde düzenlenen sergide ‘otosansür’ kurbanı olduğu iddia edildi.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Celal Üster, 14. Uluslararası Venedik Mimarlık Bienali’nde mimar Murat Tabanlıoğlu’nun küratörlüğünde düzenlenen “Hafıza Mekânları” sergisinde yer alan Gezi Parkı direnişi sırasında Atatürk Kültür Merkezi’ne (AKM) asılan SYKP imzalı “Kes sesini Tayyip” afişinin sansürlendiğini yazdı.

Afişi kapatmasına engel olmayacak bir ağacın “sesini Tayyip” kısmının önüne geldiğini belirten Üster yazısında “otosansür mü uygulandı” sorusunu yönelterek, “Peki, o tekinsiz ağaç nasıl oldu da ‘Jack ve Fasulye Sırığı’ masalındaki gibi uzayıverip sloganın altını örtüverdi? Yoksa birileri, AKM’nin önünden geçen kaldırıma ‘sihirli fasulyeler’ mi ekti?” diye sordu.

Celal Üster’in bugünkü Cumhuriyet’te “Gezi’ye ‘Tayyip’ sansürü” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Gezi’ye ‘Tayyip’ sansürü

Okurlarımız bilir; yıl sonlarında, geride bıraktığımız yılın vurgulanması gereken sanat ve kültür olaylarına ayırırız sayfalarımızı. Bu sefer, erkenden kolları sıvayayım, 2014’ün kültür sayfalarını şimdiden taramaya başlayayım dedim.

Arşiv taramasında haziran ayına geldiğimde, 7 Haziran günlü 15. sayfamızda, Gezi Direnişi sırasında Atatürk Kültür Merkezi’ni cepheden gösteren fotoğraftaki bir “ayrıntı” dikkatimi çekti…

Aslında fotoğraf, herkesin bildiği fotoğraf. AKM’nin cephesi, Direniş’e katılan farklı eğilimlerin, görüşlerin rengârenk pankartları, sloganlarıyla donatılmış:

Deniz Gezmiş’li kocaman bir bez afiş, “Fabrikalar, tarlalar, siyasi iktidar, her şeyin emeğin olacak!”, “Ya adalet ya kıyamet”, “Boyun eğme!”, “Sendikalar göreve, genel greve…”

Fotoğraftaki ‘ayrıntı’

Asıl dikkatimi çeken “ayrıntı” ise, afişlerden birinde yalnızca “Kes” sözcüğünün okunabilmesi. Oysa o afişte “Kes sesini Tayyip!” yazdığını biliyoruz…

Ne ki, AKM’nin cephesinin önündeki ağaçlardan birinin dalları ve yaprakları, “sesini Tayyip!” sözcüklerini örtmüş; yalnızca “kes” okunuyor…

Gelgelelim, sloganın büyük bölümünü kapatan ağaçta bir “tuhaflık” seziliyor.

Aynı günlerde, nerdeyse aynı açılardan çekilmiş başka fotoğraflarla karşılaştırıyorum.

Hiçbirinde oradaki ağaç, söz konusu fotoğraftaki ağaca benzemiyor.

Benzemediği gibi, “Kes sesini Tayyip!” sloganını örtmüyor…

Uyanmamışız…

Şimdi diyeceksiniz ki, “Peki, kardeşim, o fotoğrafı neden yayımladınız öyleyse?”

“O fotoğraf”, geçen haziran başında, 14. Uluslararası Venedik Mimarlık Bienali’nde mimar Murat Tabanlıoğlu’nun küratörlüğünde düzenlenen “Hafıza Mekânları” sergisinden.

Daha doğrusu, serginin, Murat Tabanlıoğlu’nun babası mimar Hayati Tabanlıoğlu’nun imzasını taşıyan AKM’nin, Gezi Parkı eylemlerine kadar uzanan evrimini gözler önüne seren bölümünden.

Biz de, sanat yazarımız Evrim Altuğ’un Venedik’te sergiyi izleyip kaleme aldığı yazıda “o fotoğraf”ı kullanmışız. Ve, “Kes sesini Tayyip!” sloganını örten ağaçtaki garipliğin farkına bile varmamışız! Türkçesi, uyanmamışız.

Havasından suyundan
Peki, o tekinsiz ağaç nasıl oldu da, İngilizlerin “Jack ve Fasulye Sırığı” masalındaki gibi akşamdan sabaha uzayıverip sloganın altını örtüverdi? Yoksa birileri, AKM’nin önünden geçen kaldırıma “sihirli fasulyeler” mi ekti?

Bir olasılık daha var: Venedik’teki yüzlerce kanal yüzden fazla adacığı birbirinden ayıran eski suyollarını izler. “Sulak” bir kenttir Venedik. Belki de, “ağacımız”, kentin havasından suyundan dallanıp budaklanıvermiş, boy atıp göğermiştir, kimbilir!

Ya da, ne bileyim, işin içine “peyzaj mimarları” karışmıştır belki de!

Masallar bir yana…
7 Haziran 2014 günü gazetemizde çıkan bu fotoğraf, Kasımın son haftasına kadar sürecek olan sergiden sonradan kaldırıldı mı, bilmiyorum. Ama en azından sergi açıldığında orada olduğu anlaşılıyor.

“Sihirli fasulyeler”, “Venedik’in havası suyu” gibi masalları bir yana bırakırsak, korkarım, rutubetten her geçen gün çürüyen Venedik’te bir otosansür gerçeği kalıyor geriye.

Ve sanırım, iş yaşamı ile sanat yaşamı bu denli iç içe geçtiği sürece, içinde yaşadığımız baskı ortamında iktidarın bazı şeyleri doğrudan sansürlemesine giderek gerek kalmayacak. Sanat, sansürden çok, otosansüre uğramaya devam edecek.

Tıpkı, birkaç gün önce, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Reyan Tuvi’nin, Gezi Direnişi’ni işleyen “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” adlı belgeselinin başına geldiği gibi… Festival yönetiminin yaptığı da, ne derler korkusuyla kendi kendini sansürlemek değil mi?

Geçenlerde “Körün Taşı”nda yazdığım “İktidarla dans etmek zordur” başlıklı yazımda, bu iktidarın kurullarında görev alanlara “Çekilin!” çağrısında bulunmuştum. Aynı çağrıyı Altın Portakal yönetiminde ve seçici kurullarında yer alanlar için de yineliyorum. İktidarın gölgesi bile sizi bugüne kadar karşı olduğunuz tutumlara zorlar… İçinden çıkamazsınız..

‘Kes sesini Tayyip’e ilk sansür değil
Öte yandan aynı pankart, NTV’deki programında Oğuz Haksever tarafından da sansürlenmişti.

ntv-650.jpg

(haber.sol.org.tr adresinden alınmıştır.)