Kobane ve sınıf mücadelesi – Tufan Sertlek (SendikaOrg)


Sınıf mücadelesi demokrasi ve adalet üzerine kurulduğu için esas olarak laiktir. Bu nedenle ülkemizdeki dinci siyasi hegemonyanın yayılmasının önüne geçmek için Ortadoğu bölgesinin neredeyse tek laik ulusu olan Kürtlerin kendi kaderlerinin tayin hakkı mücadelesini kayıtsız şartsız desteklemek zorundadır

Kobane Kürt halkının can damarı haline geldi. Nedeni basit. Suriye’nin içine düştüğü kaosta Kürtler kendi kaderlerini tayin etmek için bir karar aldılar ve Rojava bölgesinde demokratik-özerk bir yönetim ilan ettiler.

Sınıf mücadelesi açısından bunun anlamı nedir? Kürtler etnik kimlikleri için bir mücadele sürdürüyorlar. Kuzey Irak’ta federal bir yapı kurdular. Türkiye’de ise 40 yıla yakın bir süredir hakları için savaşıyorlar.

Sınıf mücadelesi esas olarak eşitlik, adalet ve özgürlük üzerine kuruludur. Hepimizin bildiği üzere de etnik-dini temelli bir mücadeleye esas olarak uzaktır. Ancak 20. yüzyıl tarihinden biliriz ki ezilen halkların bağımsızlık / siyasal özgürlük mücadelesi sosyalistler tarafından ilkesel olarak desteklenmiştir. Zira her türlü baskı ve egemenlik ve sömürü biçimi reddedilmiştir.

Güncel siyasal pratik açısından Kobane direnişi sınıf mücadelesi açısından bu temel yaklaşımdan çok daha fazla anlama sahiptir. Reel olarak baktığımızda sınıf mücadelesinin eşitlik-adalet ve özgürlük mücadelesinde kapitalizmin ekonomik sömürü ve siyasal baskı siyasetinin yanı sıra ülkemizdeki dinci yayılma sınıf mücadelesinin önündeki önemli bir sorun olarak büyüyor. Zira dinci siyaset ve hegemonya esas olarak emekçilerin ekonomik ve demokratik hak mücadelesini hoş görmez ve baskılar. Zira dini anlayışa göre eşitlik diye bir şey yoktur. Tanrı dilediğine vermiştir, dilediğine vermemiştir. Dolayısıyla kişilerin veya toplumsal kesimlerin bir hak mücadelesi yürütmesi dinsel hegemonya altındaki kitleler tarafından da destek görmez. Dini anlayışa göre en iyi durum “Alın terinin hakkını kurumadan verin” söylemidir. Ancak verilmediği durumda yapılacak tek şey “Allah’ından bul” demekten başka bir şey değildir!

Kobane direnişi ülkemizdeki bu dinci kuşatmanın boğucu bir atmosfere bürünmesinin önündeki engellerden birisidir. Zira Kobane Kürt sorununun barışçı ve demokratik çözümündeki ısrarımızın en büyük güvencesi gibidir. Güneyde komşu olmuş bir IŞİD yobazlığının Diyarbakır, Batman gibi illerdeki Hizbullah saldırganlığını nasıl tetiklediğini görüyoruz. IŞİD’in kazanması Kürt bölgesindeki laik ve demokratik ilerleyişi frenleyebilecektir.

Sınıf mücadelesi demokrasi ve adalet üzerine kurulduğu için esas olarak laiktir. Bu bağlamda dinci siyasete temelden karşıdır. Bu nedenle ülkemizdeki dinci siyasi hegemonyanın yayılmasının önüne geçmek için Ortadoğu bölgesinin neredeyse tek laik ulusu olan Kürtlerin kendi kaderlerinin tayin hakkı mücadelesini kayıtsız şartsız desteklemek zorundadır.

AKP devleti Rojava gerçeği karşısında düştüğü zor durumdan kendi hesabınca kurtulmaya çalışıyor. Her türlü destek yalanının yanında Kobane’nin düşmesinden son derece memnun olacağı aşikar. Hem Kürt siyasi hareketi karşısında eli güçleneceği için hem de Irak ve Suriye’de olası bir Sünni bölge statükosu için…

Sınıf mücadelesinin ülkemiz ve bölgemiz açısından güncel anlamlandırılmasının en kritik yanını dinci siyasetin ilerlemesinin durdurulması oluşturuyor. Bugün bu mücadelenin kalbi Kobane’de atıyor. Bu kalp durursa bilelim ki bizim nefes almamız daha da zorlaşacak.

Bu yazı sendika.org sitesinden alınmıştır