Su, hava, toprak ve ateş – Abdullah Aysu (Özgür Gündem)


Bütün çığır açan felsefelerin temelinde ilkçağ inançları yer alır. İlkçağ uluslarının inançları, gelenekleri, töreleri felsefenin özünün oluşmasına ilham vermiştir. Onların hamuru ile yoğrulmuştur felsefe, biçimlenmiştir yaşam. Anadolu uluslarının inançları bu felsefelerin oluşumunda ayrı yeri vardır. Katkıları çoktur. Elbette felsefe çok geniştir. Bize ayrılan bu köşelere sığmaz. Sadece dört ana temeli yalın olarak ele aldığımızda yanlış yörüngelerde yol aldığımız kolaylıkla görülebilecektir. Bakalım.

Bilindiği üzere Thales’in düşüncesinde “su” temel ilke olarak yer alır. Thales; “bütün varlıkların temel ilkesi sudur, bütün varlıklar sudan hayat bulmuştur” der. Tahales’in bu düşüncesi “ve min el – mai külli şey’un hay” biçiminde İslam’ın ana düşünceleri arasına karışmıştır, yerini almıştır.

Şimdilerde hükümet, toplumsal varlık olan ve tüm canlı ve cansız varlıkların kullanma hakkına sahip olduğu suyu toplumlardan alıyor, koparıyor. Canlı ve cansız varlıkları sudan mahrum edecek şekilde şirketlere veriyor. Şirketleri suyun sahibi kılıyor, kasalarını şişiriyor. Sahipler, sudan kazandıklarıyla göbek bağlıyor. Canlı ve cansız varlıkların yaşamını tehlikeye giriyor. Buna en güzel örnek nehirlerin ve derelerin üzerine nehir tipi hidro elektrik santrallerle (HES) düğüm üstüne atılan düğümlerdir.

Thales’ten sonra Anaksimenes; “soluk (hava) bütün varlıkların özüdür, bütün varlıklar sudan türemiştir” demiştir. Hava da, yaşamın olmazsa olmazı olan, dört ana doğrudan biridir.

Bütün varlıkların özü olan hava, hükümet tarafından kirletici sanayilerin önünün açılmasıyla, termik santrallerin kurulmasına izin verilmesiyle, yaşatması gereken hava öldürücüye dönüşüyor/dönüştürülüyor. Yaban hayatın bir yerden bir yere göçünde destek olan hava koridorlarına RES’lerin kurulmasına izin verilmesiyle kullanılmaz kılınıyor. Rüzgâr vasıtasıyla dağılan nemi RES’lerle keserek, iklim rejimini bozulmasına neden oluyor.

Anadolulu Herakleeitos; “ateş temel ilkedir, bütün varlık türleri onun değişmesi sonucu ortaya çıkmıştır” demiş ve böylece yaşamın dört ilkenin üçüncüsünü ortaya koymuştur.

Empedokles ise; bu üç ana ilkeye “toprak”ı katar;  “Su, soluk (hava), ateş ve toprak olmak üzere dörttür” görüşünü ileri sürer.

Toprak bugün sanayiye açılarak, tarımsal üretimde kimyasal kullanılarak, konuta ve yol yapımına ayrılarak kullanım dışına çıkarılmaktadır. Toprağa dost, sevecen yaklaşım yerini paragöz yaklaşıma bırakmış, şirketler, ülke sınırı tanımaksızın toprağa saldırı üzerine saldırı düzenlemektedir.

Evet, yaşamın dört ana ilkesi olan su, hava, toprak ve ateş şirketlerin yeni birikim alanlarıdır. Hükümetler bu birikim alanlarından şirketlerin öbeklenmesi ve göbeklenmesi için ruhsatlar vermekte, mahkemelerin iptal-durdurma kararlarına rağmen şirketler ilerlemekte ve hükümetler mahkeme kararlarını uygulamakta parmağını oynatmamaktadır. Yaşamın dört ana ilkesi için tehlike çanları çalmaktadır. Dönüşü olmayan bu yoldan halen dönmek mümkünken geç olmadan dönülmelidir.

Her biri bir devlet gücüne erişmiş şirketlerin belirlediği güzergahtan değil, Anadolu bilgelerinin izinden yürünmeli. Su, toprak, hava ve ateş tüm canlı ve cansız varlıkların özgür kullanımına yeniden terk edilmelidir.