Zamanın ruhu (IV): İsyan-kaos-anarşi – Arif Çelebi


Eğer üretim ilişkileri üretici güçlerin önünde aşılması zorunlu bir engel halini almışsa, egemen sınıfın ezilenleri ne siyasi ne de ideolojik aygıtlarıyla eskisi gibi boyunduruk altında tutması mümkün omlayacaktır; bu boyunduruktan kurtulma çabası ezilenler arasında genel bir isteğe dönüşecektir. Bugün tam da böyle bir süreçten geçtiğimiz içindir ki; her yerel isyan bu genel isteğin farklı bir ifadesi, evrenselliğin yereldeki dışavurumu olmaktadır.

Dünya karmaşa içinde.

Başınızı nereye çevirirseniz orada bir isyan-kaos-anarşi hali.

Bir toplum düzeninin miadını doldurduğu ama yerine neyin geçeceği ya da geçirilmesi gerektiğinin henüz açıklık kazanmadığı geçiş dönemi bunalımının karakteristik özelliğidir bu. Böyle dönemlerde hem egemen sınıf katmanları arasında, hem ezilen sınıflar arasında, hem de yönetenlerle yönetilenlerin ilişkisinde kargaşa hakimdir. Bunun nedeni, bütün sınıfların bir toplumsal düzen içinde biraradalıklarını sağlayan ve bunu durmaksızın yeniden üreten toplumsal zeminin bu işlevini yitirmesi, deyim yerindeyse kuraklıktan çatırdamasıdır. Böyle dönemlerde yönsüzlük bütün sınıfların tipik bunalım halidir, bunun bilinçteki karşılığı da kakafonidir. (Her kafadan bir ses çıkması).

Egemen sınıf egemenliğini sürdürme koşullarını yitirmekte, memnuniyetsizliklerini isyanla dile getirmek ezilenler için tek seçenek haline gelmektedir. Böyle bir durumda kaos ve anarşinin tüm toplumsal düzeni sarması kaçınılmazdır. Ortaya çıkmış aksaklıkları, krizleri, mevcut düzen koşullarında, bu düzenin araçları ile onarmanın, onların üstesinden gelmenin, kısacası sorunlara düzen içinde çare bulmanın olanakları tükenmiştir.

DOĞUM SANCISI

Geçiş dönemi bunalımı bir doğum sancısı belirtisidir. Feodalizmden kapitalime geçiş dönemi bunun örneklerinden biridir. Bugün yaşanan da kapitalizmden komünizme geçiş dönemi olsa gerek. Henüz komünizm ortalarda görünmüyor olabilir ama zamanın ruhunun kapitalizmden çekilmekte olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz.

Dünya isyan halinde.

Bazen yerel bir sorun üzerinden patlıyor bir isyan ve bazen de ülke çapında. Bazen başladığı yerde sönümleniyor isyan ve bazen de yayılıp tüm ülkeyi tutuşturuyor. Bu isyanlar her zaman ilerici bir yön taşımayabiliyor. Bazen en gerici unsurlar isyancıların arasına karışarak hareketin yönünü saptırabiliyor, bazen de isyancıların kendisi yanlış bilinçle öfkelerini yanlış hedeflere yöneltebiliyor. Bunun nedeni, ayaklanmacıların henüz hedef körüolmalarıdır. İsyan ister ilerici isterse gerici karakterde olsun, hedef körlüğü onların ortak noktalarıdır. Bosna Hersek’teki ilerici karakterli isyanla aynı dönemde yaşanan Ukrayna’daki gerici karakterli isyan, bu duruma örnek gösterilebilir. Onların ortak özelliği, yalnızca hedef körlüğü değildir, her ikisinin de kaynağı aynı toplumsal zemindir.

ORTAK ZEMİN: DÜNYA

“Aynı toplumsal zemin”den kastedilen nedir?

Kapitalist üretim biçiminin, burjuva üretim ilişkilerinin bütün dünyaya hakim olmasıdır. Bu hakimiyet kaçınılmaz olarak belirleyici çelişkilere dünya çapında evrensel karakter kazandırır. Bu, her ülkenin bütünüyle bir diğerine benzediği, bir diğerinin eşi olduğu anlamına gelmez. Kapitalizmin eşitsiz gelişme yasası yürürlüktedir ve her ülkenin kendine özgü tarihsel ve sosyal şekillenişi vardır. İstisnaları bir kenara koymak şartıyla diyebiliriz ki, kendine özgü tarihsel ve sosyal şekilleniş belirleyici olmaktan çıkmıştır. Dünyanın her yanında aynı evrensel çelişkiler belirleyici konumdadır. Bunlar, devlet-halk ve emek-sermaye çelişkileridir. Kendine özgü tarihsel ve sosyal şekilleniş bu çelişkilere biçim vermekte ama belirleyici içerik kazandıramamaktadır. Bugün Bosna ya da Mısır, Tunus ya da Hamburg, Brezilya ya da Türkiye, yakın dönemde yaşanan ya da yaşanmakta olan hangi ayaklanmanın altını kazırsanız, aynı çelişkilerin basıncı altında kıvranan aynı toplumsal zemine ulaşırsınız. Böyle olduğu içindir ki isyan-kaos-anarşi hali ulusal karakterli değil, dünyasaldır.

TOPLUMSAL DÜZEN KRİZİ

Emek-sermaye, devlet-halk çelişkisini, burjuva üretim ve yönetim biçimi ile toplumun bütünü arasındaki çelişki olarak da tarif etmek mümkün.

Tam da burada, “toplumun bütünü” ifadesine karşı çıkılabilir. Bugünkü toplum sınıflardan oluşmaktadır. Böyle bir tanım sınıf çelişkilerini karartmaya ve işçi sınıfının belirleyici rolünü görmezlikten gelmeye yol açabilir.

Bir toplumsal üretim biçimi varoluşsal krize saplanmışsa, yukarıdaki itiraz geçersizleşir. Böylesi zamanlarda çelişki bir sınıfla diğeri arasındaki çatışma sınırını aşarak, bütün toplumla egemen üretim tarzı arasındaki çatışma halini alır. Geçiş dönemi krizinin karakteristik özelliği egemen üretim biçiminin mevcut koşullar dahilinde sürdürülmesinin giderek daha olanaksızlaşmasıdır. Bunun bir diğer anlamı, mevcut toplum biçiminin sürdürülemez olması ve toplumun sırtında daha fazla taşınamaz bir yük haline gelmesidir. Bugünkü toplum burjuva toplumdur, eğer burjuva üretim ilişkileri varoluşsal krizdeyse, bu, tüm sınıfları oluşturan burjuva toplumun varoluşsal krizde olduğu anlamına gelir.

Tam da böyle zamanlarda, toplumu bu yükten kurtaracak bir sınıfın varlığı kaçınılmazdır. Sınıfların tarihteki en devrimci rolü de asıl olarak bu dönemde şekillenir. Çünkü tam da bu dönemde bir sınıfın kurtuluşu toplumun genel kurtuluşu ile örtüşür. Bu sınıf, toplumun tüm ilerici birikimini ve kurtuluş özlemini kendine çeker. Bu, tamamen nesnel bir durumdur. Feodalizmden kapitalizme geçiş sürecinde toplumu feodalizmden kurtarmaya yetenekli yegâne sınıf burjuvaziydi, feodalizmden kurtulmak isteyen herkes onun bayrağı altında toplanmaktaydı. Bugünkü toplumu kapitalizmin barbarlığından kurtaracak yegâne sınıf proletaryadır, kapitalizmden kurtulmak isteyen herkes, eninde sonunda proletaryanın bayrağı altında toplanmak zorunda kalacaktır.

SÜREKLİ İSYAN

Eğer üretim ilişkileri üretici güçlerin önünde aşılması zorunlu bir engel halini almışsa, egemen sınıfın ezilenleri ne siyasi ne de ideolojik aygıtlarıyla eskisi gibi boyunduruk altında tutması mümkün olmayacaktır; bu boyunduruktan kurtulma çabası ezilenler arasında genel bir isteğe dönüşecektir. Bugün tam da böyle bir süreçten geçtiğimiz içindir ki; her yerel isyan bu genel isteğin farklı bir ifadesi, evrenselliğin yereldeki dışavurumu olmaktadır. Bir yerde sönen isyan ateşi bir başka yerde alevlenmektedir. Yine söndüğü yerde isyan yeniden alevlenebilmektedir. Feodalizmden kapitalizme geçiş çağında kuzeybatı Avrupa’yı boydan boya saran köylü isyanları tam da bu tiptendi. O günlerde kapitalizm kuzeybatı Avrupa’da hızla gelişmekteydi, haliyle bu tip isyanlar bu sınırlı alan dahilinde geçiş çağının habercisi olabiliyordu. Bugün ise kapitalizm tüm dünyaya hakim olduğu için isyan coğrafyası da tüm dünyadır.

Bu dönemin bir başka tipik özelliği, ezilenlerin egemen bilinç biçimlerinden ani kopuşlar yaşamasıdır. O güne dek kiliseye sadakatle bağlı köylüler, on yıllardır kiliseye metanetle boyun eğen bu köylülerin nasıl birdenbire ona karşı bayrak açtıklarına dair Ortaçağ Avrupa’sının son dönemlerinde geçen pek çok isyandan bahsedilebilir. Sıradan insanların bilinci kımıldamıştır, egemen bilinçten kopuştukça bilincin hareketi ve etki düzeyi artmaktadır. Bugün, dünyanın şurasında ya da burasında daha dün uysal koyun muamelesi gören işçilerin, kadınların, yoksulların, ezilenlerin birden militan isyancılara dönüşmesinin nedeni de benzerdir: Burjuva toplum gelişmesinin tarihsel sınırlarına dayanmıştır, isyanlar bunun habercisidir.

Henüz belirli bir yön ve hedefe yönelmese de yeni bilincin burjuva egemen bilinçten kopuşarak oluşmakta olduğu açık. Bu kopuşma evrimci değil, devrimci patlamalar biçiminde olmaktadır. İsyan-kaos ve anarşi, bu devrimci kopuşların tozu dumanıdır.

Zamanın ruhu, burjuva toplumdan çekilirken, isyan-kaos-anarşi güzergâhından geçmekte ve komünizme doğru akmaktadır.

* Atılım Gazetesi’nin 21 Şubat 2014 tarihli 104. sayısında yayımlanmıştır.

Arif Çelebi’nin “Zamanın Ruhu” ana başlığı altında yayımlanan önceki yazılara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

Zamanın ruhu (IV): İsyan-kaos-anarşi

https://siyasihaber.org/sectiklerimiz/zamanin-ruhu-iv-isyan-kaos-anarsi-arif-celebi

Zamanın Ruhu III- Paranın Sonu:

https://siyasihaber.org/sectiklerimiz/zamanin-ruhu-iii-paranin-sonu-arif-celebi

Zamanın Ruhu II – Elveda Proletarya:

https://siyasihaber.org/sectiklerimiz/zamanin-ruhu-ii-elveda-proletarya-arif-celebi

Zamanın Ruhu I – Burjuva Devlet:

https://siyasihaber.org/sectiklerimiz/zamanin-ruhu-i-burjuva-devlet-arif-celebi