Bilançoyla ilgili değilim. Rakamlar çoğu zaman bir şey ifade etmez. Nicelik, niteliğe etki eder ancak belirlemez. Nitelik her zaman belirleyicidir. Sonuçlar ile nitelik arasında her zaman bir bağ vardır. Politika da biraz sonuçlarla ilgilidir zaten.
Bu aşamadan sonra Kobanê “düşmüş” ya da “düşmemiş”, “IŞİD şu kadar ilerlemiş” ya da “gerilemiş” pek önemli değildir.
Dünya, Kobanê’ye gururla ve gıptayla bakıyor… Sadece Kobanê’ye mi, Peşmerge sahası dışında Kürtlerin yaşadığı her yere öyle bakıyor. Her yerde Kobanêler görüyor. Kobanê, nicelik değil, artık niteliktir. Kürtler hakkında, Kürt algısı hakkında algı değişikliğine yol açmışsa, verili olanı değiştirmişse, yeni tanımlamaları gerekli hale getirmişse niteliktir.
Kobanê, yakın tarihin en büyük direnişiyle şimdiden gönülleri fethetti. Sadece Kürtlerde değil, bölge ve dünya halklarında da büyük ilgi ve sempati yarattı. Özellikle Kürtlerde ve dostlarında politik, vicdanî ve ahlakî bir uyarılışı ve sorgulamayı (iç muhakemeyi) geliştirirken, Kürt Hareketi’ne de kimlik ve kişilik kazandırarak/ güncelleyerek rolünü oynamış oldu.
Böylece, ağırlıkla “Kuzey merkezli” olan Kürt hareketi, “bölge merkezli” harekete dönüştü ve evrenselizme yatkın daha genel bir kimlik kazandı.
Bu sonuç sadece IŞİD’i geriletmedi, Türkiye’nin, baskın ve yayılmacı politikalarını da geriletti. Bölgesel ve küresel güçlerle yaşadığı çelişkiyi derinleştirerek deşifre etti. Siyaseten açmaza aldı ve eskitti. Hem eskitti hem de aşılmasını sağlayarak, “ulusal sınırlara” geri çekti; hapsetti.
Erdoğan’ın, “Karadan harekât dayatmaları”, “IŞİD neyse PKK odur” savları, operasyonu bölgeye yayma istemleri, tutmadı. “Şu anda Ayn-el Arap diğer adıyla Kobanê de buyurun düştü, düşüyor.” deyip ardından, Kobanê’den çok, bölgesel hedefleriyle ilgili olan stratejiyi tekrarladı. “3 şey istedik” diye özetledi: “Bir, uçuşa yasak bölge ilan edilmesi lazım. İki, o bölgeye paralel güvenli bölge ilan edilmesi lazım ve ‘eğit-donat’ anlayışıyla Suriye ve Irak’ta oradaki ılımlı muhalif kesimin hem eğitilmesi hem de donatılması lazım.”
Dediğim gibi, Kobanê, bu sömürgeci militarist dayatmayı direnişiyle boşa çıkartarak eskitti. Türkiye bu kez, “ulusal sınırlara” çekilerek, içe odaklanarak, Kobanê’nin yarattığı devrimci dalgalanmayı, halk kalkışmasını şiddetle bastırma yoluna gitti. Paramiliter uzantılarla, HÜDAPAR gibi türemelerle sonuç almak istedi. 80’lerde, 90’larda görülmeyen sahneler oluştu. OHAL’ler, sokağa çıkma yasakları ve seri baskınlarla aslında halkın yeni kimlik ve kişiliği bastırılmak istendi. Ancak o da ters tepti ve Kobanê şahsında yeni bir manevî ve ahlakî duruş şekillendi ve bu da Kürtler ve Kürt demokratik güçleri hakkındaki algıyı değiştirdi.
(Özgür Gündem – 12 Ekim 2014 – Delil Karakoçan)